CENNETTEN ÇIKIP GELMİŞ OLMALI

4.1K 303 32
                                    

Acıyla gözlerimi açtığımda öğretmenim olan kadını baş ucumda dikilirken buldum. Yine uyandırmak için yere düşürmeyi seçmişti. ‘’Uyandırmanın bir sürü yolu var.’’ dediğimde umursamadı bile. Gece gördüğüm rüyanın etkisiyle zaten sersemlemiştim bir de üstüne bitmeyen derslere odaklanmam gerekiyordu.

Hazırlanma, yemek yeme gibi işleri dün öğrendiğim gibi yaptım. Birkaç kez şaşırsam da yine de o ipin bir taraflarıma çarpmasını engelleyebildim. Kulaklarımda hâlâ rüyamdaki kadının sesi yankılanıyordu. Hayatımda hiç bu kadar güzel bir ses duymamıştım. Tabi bir de doğayla birleşikler kelimesi vardı. İşlerimi gören genç kız da daha önce bu kelimeyi kullanmıştı. 

Karşımdakinin sözünü bölerek ‘’Doğayla birleşikler nedir?’’ diye sordum.

Kadın yüzüme baktı. ‘’Gerçekten çok bilgisizsin. Başka bir dünya olsa oradan geldin diyeceğim ama yok.’’ Derin bir iç çekti. Başka dünyadan geldim desem de inanmayacaktı. ‘’Doğayla birleşikler krallığımıza ait bir tür yetenekli insanlara verdiğimiz isim.’’

‘’Nasıl bir yetenek?’’

‘’İnsanların yaşamak için ihtiyacı olan hava, su, toprak ve ateşin gücüne sahip insanlar.’’

‘’Büyü gibi mi?’’ diye sorduğumda gözlerini devirdi.

‘’Alakasız. Onlar sadece birer temsilci. Toprak taşıyanın yaşadığı yerdeki topraklar daha verimli olur. Hava taşıyanın olduğu yerdeki hava daha temiz olur. Bundan fazlası değil.’’

İçimde oluşan merakla ‘’Peki, ateş taşıyan?’’ diye sordum.

‘’Ateş taşıyanlar diğerlerinden biraz daha farklılar. Genelde ordularda asker olarak görev alırlar çünkü güçleri normalden daha fazladır. Ateşi kullanabilenler çok nadirdir ki bunu yapan bir ateş taşıyan uzun yıllardır çıkmadı.’’

Söylenenleri anlamaya çalıştım ama üst üste çok fazla şey öğrenmeye çalışıyordum ve kafamın içinde kaynayan çorba her geçen dakika taşmaya o kadar yaklaşıyordu ki. Anlatmayı sonlandırıp tekrar derse döndü. Kullandıkları yazıyı öğrenme konusunda biraz olsun ilerleme kaydetmiştim. Harfleri yazmak eskisi kadar zor değildi. Tabi birde diğer krallığın harfleri ve dili vardı. Akşama kadar bir sürü sözcük ezberletmişti. Seslerin ağızdan çıkışı farklıydı. Bir çok ses için boğazı kullanıyorlardı ve bu da oldukça zorluyor, sürekli öksürmeme sebep oluyordu. Gerçekten bu şekilde nasıl konuşuyorlardı? 

Akşam son ders bittiğinde bugün karşımdakinin elindeki ip sadece dört kez bedenime çarpmıştı. Dünden sonra bu da benim için bir başarıydı. Odada tek kalınca yine kendimi yatağa yorgun bir halde bıraktım.

Gözümü açtığımda odada kimse yoktu. İlk defa erken uyanmıştım. Geri uyumak istedim ama uyuyamadım. Kalkıp pencereyi açtım ve içeri dolan serin havayı içime çektim. Gökyüzü alacakaranlıktı. Güneş çok geçmeden doğacaktı. Etraftaki sessizliği içime doldururken kapının açılmasıyla geri döndüm. Genç kız sessiz olmaya çalışarak elinde sıcak su dolu kovayla içeri giriyordu. Beni uyanık görünce şaşırmıştı. ‘’Uyanmışsınız.’’

‘’Evet.’’ Suyu küvete boşalttı. ‘’O zaman bugün o ipli cadı gelmeden hazırlanalım. Yanlışım olursa beni uyar.’’

Başıyla onayladı. Kullandığım tanım için gülmemeye çalışıyordu. 

Öğrendiğim gibi başım dik, alımlı bir şekilde yürüyerek gittim ve yavaş hareketlerle küvete girdim. Beni yıkarken sadece uyum sağladım. Yıkandığımda yavaşça ayağı kalktım ve bedenimden sular süzülürken elindeki örtüyü sarmasını bekledim. Küvetten çıktığımda korseyi getirdi ve yine aynı özenle giydirdi. 

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin