RÜYALAR NEREDE BAŞLAR?

5.1K 336 19
                                    

Odanın kapısı açılınca başım o yöne çevrildi. Elinde tepsiyle genç bir kız içeri girdi. 

"Uyanmışsınız. Kahvaltınızı getirmiştim." 

Kenarda duran masanın üzerine tepsideki yiyecekleri boşaltmaya başladı. Karnımdan yükselen seslerle koşar adım masaya gittim ve sandalyeyi çekip oturdum. Daha önce hiç görmediğim yiyecekler vardı ama çok da umrumda değildi. 

İlk elime geleni alıp ağzıma attım. Tadı muhteşemdi. Tatlı poğaça gibi bir şeydi, içinde reçele benzeyen tatlı jöle kıvamında bir sıvı vardı. Tadı çok tanıdık gelmişti. 

"İçindeki ne?" diyerek genç kıza sordum. 

Gülümsedi. "Orman böğürtleni. Bu krallığın böğürtleni meşhurdur. Hatta diğer krallıklara ticaretini yapıyoruz."

"Muhteşemmiş." Desenli porselen fincanıma doldurduğu çaydan bir yudum aldım. Tadı değişikti. Muhtemelen bir tür bitkiden yapılmıştı. 

Elime her geçeni art arda ağzıma tıkıştırırken tekrar kapı açıldı ve başındaki tacıyla genç adam içeri girdi. "Bedenin darbelere alışık gibi aksi halde o kadar yüksekten düşüpte bu kadar çabuk toparlanman zor olurdu."

Parmaklarımdaki yiyecek kalıntılarını yalarken alaycı bir hâlde "Sana da günaydın." dedim. 

Karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu ve genç kıza dönerek bir el işareti yaptı bunun üzerine hemen bir fincan geldi ve çayla doldu. 

"Kafandaki şu taç aksesuar mı yoksa kimliğinin getirisi mi?" Sözlerimle kahkaha attı. 

"Benimle kimse böyle konuşmaya cesaret edemez ama sen cesursun yabancı. Kim olduğunu hatırlıyor musun?" 

Tadı hoşuma giden o böğürtlenli poğaçamsı şeyden bir ısırık daha aldım. Ağzımdaki kırıntıları saça saça konuştum. "Adım Alev. Sen sormadan söyleyeyim; buraya nasıl geldim bilmiyorum ama bir teorim var. Muhtemelen depremde yaralandım ve şu an komadayım bu yüzden uyanamıyorum. Bu yaşadığım aslında gerçek değil ve bu rüyayı zorlaştırmamak için keyfime bakmaya karar verdim."

Bu defa attığı kahkaha daha da sesliydi. Dışarıdan duyulduğuna emindim. "Ben bu ülkenin veliaht prensiyim. Adım Velya ama tabi bu ismi kullanamazsın bu başının gövdenden ayrılmasına sebep olur. Babam öldükten sonra tahtımı benden çalan küçük kardeşimle savaştayım ve sen tamda bu savaşın ortasındaydın. Benim teorim ise senin tahmin edemediğim bir ülkenin casusu olduğun ve şuan karşımda saçmalamanın sebebi savaşta başına aldığın darbeden dolayı."

Omuz silktim burada olanların rüya ya da kabus her neyse ondan olduğundan o kadar emindim ki başıma silah dayasalarda ölmeyeceğime inanıyordum. "Sizin taht savaşlarınız beni ilgilendirmiyor. Burada olduğum sürece keyif süreceğim, tatilde olduğumu düşüneceğim ve komadan çıkınca eski hayatıma geri döneceğim." Sonuçta burası beynimin ürettiği bir yerdi. Mesleğimden dolayı olsa gerek burada bile bir savaş vardı.

Karşımdaki masanın üzerinden bana eğildi. "Sen de beni çeken bir şey var." 

Yüzüne dikkatle baktım. "Ben sana baktığımda hissettiğim tek şey içimde kabaran öfkem." Gerçekten de bu durumdaydım. Onu görünce içimdeki öfke dayanılmaz bir hal alıyordu. 

Birden aklıma o falcı kadının söyledikleri geldi. Öfkemi dost bilecektim. O zaman karşımdaki iyi olanlardan biri miydi? Öfkem bana bunu mu anlatmaya mı çalışıyordu? Gerçi bir önemi var mıydı? Hepsi zaten zihnimin içindeydi. Ama bu komada kalma işini sevmemiştim. Bir an önce uyanmak istiyordum. 

"Öfke iyidir. Duyularını canlı tutar ve tehlikeye karşı dikkatli olursun." Oturduğu sandalyeden kalktı. "Kalenin içinde ya da bahçede dolaşabilirsin ama dışarı çıkman yasak. Misafirperverliğimi kötüye kullanmazsan senin için iyi olur. Hatırladığın an kime casusluk yaptığını söylersen seni cezalandırmak yerine ödüllendireceğime güvenebilirsin." 

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin