KRAL VELYA

1.8K 185 31
                                    

Yola çıktık. Hayatım buydu. Sürekli savaş içindeydim. Naire'yken hep savaştım. Ülkem için prensimle gizli gizli casusluk yaptım, savaştım. Öldüm, hayat buldum ve Alev oldum hayatta kalabilmek için yine savaştım. Evime geri döndüm, Naire benliğim bir kez daha beni buldu ve yine savaşıyorum. Asla bitmeyecek bir döngüydü. Savaş, savaş ve sonsuz savaş...

En önde ben vardım. Aliya Ateş atını bir adım arkamda tutuyordu. Arkamızdan komutanlar ve askerler geliyordu. Halk olacak savaşı duymuştu.

Güneş doğuyordu ama tüm insanlar dışarıdaydı. Yaşadıkları ülkenin geleceği için endişeliydiler. Bazıları kralı destekliyordu, bazıları prensi ama sessizlerdi. Kim Kral olarak devam ederse onu desteklemek zorundaydılar.

Askerlerimin etrafını ateş çemberiyle sarmıştım. Prensi destekleyen çıkıntıların olası saldırılarını önlemek istiyordum ve askerlerimin kendisini güvende hissetmesi önemliydi. Velya yer seçiminde oldukça zeki davranmıştı. Ben askerlerimle oraya ulaşana kadar süre dolmuş olacaktı ama kendi bu arada askerlerini o bölgeye istediği gibi yerleştirmiş olacaktı. Benim askerlerim yorgun olacaktı, onunkiler dinlenmiş olacaktı. Her yönden haksız bir savaştı ama zaten haklı olan ne vardı ki!

Yol aldık, bilinmeyen geleceğe doğru durmadan dinlenmeden yol aldık. Güneş battı, karanlığı ateşimle aydınlattım ve yol almaya devam ettik. Komutanlar askerlerin dinlenmesi gerektiği konusunda sürekli söylenmeye başlayana kadar ilerledik ve bir yerden sonra durup kamp kurmak zorunda kaldık.

Aliya Ateş'e kampı emanet edip uyumak için bir köşeye geçtim. Bahir'e ulaşmam gerekiyordu. Uyumak için uzun bir süre uğraşmam gerekti. Sonunda uykuya dalabildim. Daha önce Bahir'e gittiğim yolun olduğu tarafa baktım. Aydınlıktı ama soluk bir aydınlıktı. Oldukça bitkin olmalıydı.

Yoldan ilerledim ve zihnine girdim. Hissettiğim tek şey boşluktu. Umut yoktu. Umutsuz insan nasıl yaşardı ki? ''Pörtek.'' diye seslendim.

Cevap vermedi. Duyuyordu ama konuşmak istemiyordu. ''Pörtek, cevap ver. Beni duyduğunu biliyorum.''

''Zihnime girmeyi bırak.''

''Yoldayız. Senin için geliyoruz.''

Küçük bir umut hissettim ama hemen kayboldu. ''Rezil biriyim. Kral olarak ne askerlerimi koruyabildim ne de kendimi. Kral olmayı hak etmiyorum. Bırak öleyim.''

''Hayır,'' diye itiraz ettim. ''Sen iyi bir Kralsın. Velya adilce savaşmıyor. Pusu kurdu ve başarılı oldu ama bu sona erecek. Bu son savaş.''

Kendisini benden uzak tutmak istiyordu bu yüzden sadece sesten ibaretti. Görüntü yoktu. ''Nerede olduğunu biliyor musun?''

''Hayır, gözlerim bağlı hiçbir şey göremiyorum. Sürekli hareket halindeyiz. Ne tarafa gittiğimizi anlayamıyorum.''

''Beni iyi dinle; Şenlik alanında buluşacağız. Velya'ya düello teklif ettim ve kabul etti. Daha fazla askerler ölmeden bu işi halledeceğim. Seni kurtaracağım ve ülkeni en iyi şekilde yöneteceksin.''

''Naire, geri dön. Velya'nın adilce savaşmadığını sen söyledin. Düello yapacağına inanıyor olamazsın.''

İnanmak istiyordum ama bir yanım yine bir adilik yapacağını biliyordu. ''Beni iyi dinle Bahir,'' Bir süre sustum ve sonra devam ettim. ''Seni seviyorum, ateşimden bile daha çok seviyorum. Senin kurtulman ölmem demekse buna razıyım.''

''Hayır,'' zihnindeki boşluk bu defa sevgiyle, cesaretle doldu ve karşımda Bahir'in görüntüsü belirdi. Gözlerime bakıyordu. ''Git Naire! Geri dön ve huzur içinde yaşayacağın bir yer bul. Ülkeyi yönetmek istiyorsa yönetsin, beni öldürmek istiyorsa öldürsün ama sen yaşa. Seni bir kez kaybettim bir kez daha kaybedemem. Kral olmak umrumda değil. Ben sadece senin mutluluğunu görmek istiyorum. Göremesem bile mutlu olduğunu bilmek istiyorum. Sana olan sevgim tacımdan daha büyük bunu anla.''

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin