BURADA BİTMEYECEK

2.7K 234 20
                                    

''Leydim!'' sesin sahibine baktım. Berilya krallığının prensiydi. Anlaşılan vazgeçmeyecekti.

''Prensim, aradığınız kişinin ben olduğunu sanmıyorum. Eminim salonda ilginizi çekecek başka biri vardır.''

Gülümsediğinde yüzünde kibirli bir ifade oluşuyordu. ''Evet, aradığım kişinin siz olmadığınıza dair sizi görene kadar gökler üzerine yemin edebilirdim ama sizi gördükten sonra bundan pek emin olamıyorum.''

Aynı Prens Velya gibi konuşuyordu. Naire olamayacağıma inanmak istiyordu ama benzerlik kafasını karıştırıyordu. Ayrıca Naire ile olan konuşmalarından dolayı baş şüphelilerimden biriydi. Bu yüzden kendime yakın tutmaya karar verdim.

''Belki de aradığınız kişiyimdir. Bundan asla emin olamayacaksınız.'' sinsice gülümsedim.

Tavrım dikkatini çekmişti. ''Beni şaşırtıyorsunuz Leydim.''

''Öyle mi?'' Gülümsedim. ''Bu sarayın sizi daha çok şaşırttığını düşünüyordum. Baloları kaçırmıyorsunuz her fırsatta buradasınız ama kendinize bir eş arıyor gibi de durmuyorsunuz.'' Doğru noktaya değinmiştim. Yüzünden anlık bir karanlık geçti ama kendini çabuk toparladı. Maske takınmayı pek beceremiyordu. Biraz daha üstüne gitmeye karar verdim.

Yanından geçen görevlinin elinde taşıdığı tepsiden bir kadeh almak için arkasını döndüğünde farkettirmeden perdeyi tutup meşaleye yaklaştırdım ve alev almasına izin verdim.

Arkamda bir bağırış koptu ve hızla ateşi söndürdüler. Prens yüzüme şüpheyle bakarken sadece gülümsedim ve son noktayı koydum. ''Bazen alevlere izin vermek gerek.''

Arkamı dönüp yanından uzaklaşırken yüzündeki ifade görülmeye değerdi. Salondan çıkmadan Kral ile göz göze geldik. Onunda yüzünde anlayamadığım garip bir ifade vardı.

Dışarı çıktığımda adımlarım bahçeye yöneldi. Az önce olanları çok düşünmeden öylece yapmıştım. İyi mi yapmıştım yoksa başıma daha çok mu bela açmıştım bunu bile bilmiyordum.

Bahçeye çıktığımda dışarıda hafif sıcak bir rüzgar vardı. Yüzümü ve çıplak kollarımı okşamasına izin verdim. Ah, Naire neredesin?

''Leydim,'' arkamı döndüğümde Kral bana bakıyordu.

''Kralım,'' Bitmeyen reveranslardan bıkmıştım bu yüzden sadece hafifçe başım eğdim.

''İçeride olanlardan korktuğunuz için dışarı çıkmış olabileceğinizi düşünmem saçma mı?''

Elim istemsizce omzumda o günden hatıra kalan ve artık hep benimle olacak yanık izine gitti. ''Sadece biraz temiz hava almak istedim.''

''Prensin size eşlik etmemesi kötü olmuş. Sizinle ilgilendiğini açıkca belli ediyordu.'' Yanıma yaklaşıp ilerideki karanlığa yüzünü çevirdi. Bu bahçeyi son gördüğüm rüyadan hatırlıyordum. Hemen ileride Naire'nin ağabeyini sınamak için kendini bırakacağı yer vardı. Ve arkamdaki yer ağabeyiyle tartıştığı yerdi.

Yüzümü onunla aynı yöne döndüm. ''Prens açık bir kitap gibi duygularını asla saklayamıyor ama buna rağmen girmemesi gereken sınırlara giriyor. Sizin gibi zeki bir insanın bunları gözden kaçırmayacağını düşünürdüm.''

''Bazen bilmek felakate yol açabiliyor. Adım atacağımız yeri iyi bilmek gerek.''

''Kralım,'' Bu defa Prens gelmişti. ''Leydim.'' selamına karşılık vermedik. Kral sessizce yanımızdan gidince yalnız kaldık.

''Gittiğim her yerde peşimden mi geleceksiniz?''

Prens bu defa takınamadığı maskesini de bir kenara bırakmıştı. ''Sen kimsin? Ne biliyorsun? Hemen anlatacaksın!''

Başımı dikleştirdim. ''Ben emir verebileceğiniz bir köle değilim. Benimle konuşmanıza dikkat edin.''

Kolumdan tutup peşinden çalılıkların arkasına sürükledi. ''Bana hemen kim olduğunu anlatacaksın? O musun? Bu nasıl mümkün olabiliyor? Her şeyi anlat!''

Prensin sözlerinden anladığım tek şey bilgi sahibi olduğuydu. Prens Velya o gün infaz emrimi verdiğinde nasıl şüpheyle konuşuyorsa karşımdaki prenste aynı şüphelere sahipti. Naire olduğumu düşünüyor ama buna imkan tanımıyorlardı. Bu zihnimi tek bir sonuca sürüklüyordu. Naire'ye ne olduğunu biliyorlardı! İki prensin arasında bir paylaşım var mıydı? Bunları öğrenmem gerekiyordu.

Kolumu sertçe çekip parmaklarından kurtardım. ''Neden sen anlatmıyorsun? Velya ile aranızdaki tek fark o çok iyi bir oyuncu ama sen rol yapmayı asla beceremiyorsun.'' İpleri tamamen koparmıştım ve sanki gerçekleri biliyor gibi konuşmaya başlamıştım. ''Bu kaçıncı infaz emri verişiniz? İlkinde başarılı olamadınız ikinci defa mı denemek istiyorsunuz?''

Gözlerinin yeşili gece gibi kararmıştı. Öfkeyle nefes alıp veriyordu ve bu öfkede biraz da korku vardı. Aynı dövüşürken rakiplerimde olduğu gibi. Biraz daha yaklaşıp kulağına doğru fısıldadım. ''Gerçekler er yada geç açığa çıkacak ve o zaman sizler Naire'nin alevlerine teslim olacaksınız.''

Arkamı dönüp giderken bir kez daha kolumdan tutup çekti ve elleri boğazıma dolandı. Nefes alamıyordum. İçimdeki öfke kabarmıştı ama dışarı çıkarmanın yolunu bulamıyordum. Kendimi kurtarmak için ellerim karşımdakinin yüzüne uzandı ve parmaklarım gözlerini buldu. Tırnaklarımı batırdığımda acıyla kendini geri çekti ve kendimi ellerinden kurtararak öksürmeyle birlikte nefes almaya başladım.

Kaçmak için çalılıklardan çıkmaya çalıştım. Elbisemin eteğinden tutup çektiğinde yüzüstü yere düştüm ve o anda ''Leydim.'' diye bir ses duyuldu. Biri görmüştü ve yardıma geliyordu. Genç bir kadın ''Yardım edin! Biri düştü.'' diyerek olduğum yere doğru koşmaya başladığında prens de seslerle birlikte hemen ortaya çıktı ve kolumdan tutup ayağa kalkmama yardım etti.

''İyi misiniz Leydim?'' diyen sesiyle bakışlarımı yüzüne çevirdim. Gözlerinin etrafında kanlar vardı. Genç kadın yanımıza ulaşmıştı ve yine nöbetçilerden gelenler vardı. ''Yüzünü karanlıkta göremedim. Yakalamaya çalıştım ama elimden kaçtı.'' Prens bu defa rolüne girmişti ama gerçek yüzünü benden saklayamazdı.

Çok geçmeden haber balodakiler arasında yayıldı ve insanlar etrafımızı sardı. Bir yandan beni teselli etmeye çalışıyor bir yandan da Prense cesareti için övgüler diziyorlardı.

''İzninizle odama gitmek istiyorum.'' dediğimde kalabalık geçebilmem için yol açtı. Gitmeden Prense yaklaştım gülümseyerek kulağına doğru eğildim. Sadece onun duyabileceği bir sesle, ''Burada bitmeyecek.'' dedim ve kalabalıktan uzaklaştım.

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin