KAÇIŞ YOK

1.7K 168 13
                                    

Şenlik alanına girmek üzereyken Bahir atımın önüne geçmişti. Yüzü morluklarla doluydu, gözünün biri tamamen şişmiş ve kapanmıştı. Kıyafetleri berbat bir haldeydi. Ellerinde, bacaklarında açık yaralar vardı. Atımdan inip koşar adım yanına gittim ve sıkıca sarıldım. ''Senin için çok korktum, Pörtek.'' dediğimde oda bana sıkıca sarılmıştı.

''Her şeyden vazgeçmiştim ama bir tek senden vazgeçemedim.''

Sarılmayı bırakıp yaralarına bakmaya başladım. ''Onu kesinlikle öldüreceğim. Nasıl kaçtın? Kendini nasıl hissediyorsun? Aç mısın? Su ister misin? Sana bir hekim bulalım. Uyumak, dinlenmek ister misin?''

Ellerimi tutup gözlerime dikkatle baktı. ''Naire, sakin ol. Ben iyiyim. Öyle görünmüyor olabilirim ama gerçekten iyiyim.''

''Senin için çok korktum.'' Sesim titremeye başlamıştı. Sevginin verdiği zayıflıktan nefret ediyordum.

''Senin sevginin gücüyle güç buldum ve iyiyim.'' En azından o benim gibi sevgiyi zayıflık olarak görmüyordu. ''Ağabeyimle yüzleşmeye hazırım. Artık bu savaş son bulmalı.''

Başımla onu onayladım. Komutanların yardımıyla Bahir'e giyecek kıyafetler ayarladık ve yaralarını hızlıca temizledik. Kılıcını kuşanıp, atına atladı ve ordularının başına geçti. Tüm yaralarına, morluklarına rağmen duruşuyla bile Kral olduğunu belli ediyordu.

Şenlik alanına girdiğimizde Velya'nın ordusu karşımızda belirdi. Hemen önlerinde Velya duruyordu. Aklında nasıl bir hainlik vardı bilmek isterdim. ''Benim küçük kardeşim. Kaçınca sana zarar gelmiştir diye endişelenmiştim.'' Sözlerindeki acımasız alay sırıtıyordu.

Bahir atını öne çıkardı. ''Sana ağabey demek isterdim ama öyle olmadığını ikimizde biliyoruz.'' Velya'nın yüz ifadesi anında değişti. ''Ya teslim ol ve askerlerinin hayatlarını kurtar ya da bir kez olsun gerçek bir asker gibi davran ve cesurca savaş.''

''Zaten benim olan bir taht için neden savaşayım?''

''Tahtta hakkın olmadığını biliyorsun.'' Bahir öfkeliydi. Araya girmek istedim ama Aliya Ateş beni durdurdu. İçimdeki intikam ateşi iyice alevlenmişti. Aralarındaki nefret söylemleri devam ederken atımı ilerletip Velya'nın karşısında durdum. İçimdeki ateşi dizginleyemiyordum.

''Ah, burada kim varmış! Beni özlediğini kabul edip Kraliçem olmak için mi geldin? Yoksa sana verdiğim öpücüğü mü unutamadın?''

Yüzüm tiksintiyle doldu. ''Her şeyi hatırlıyorum Velya. Bana ve ağabeyime yaptıklarını. Hafızam yerinde değilken beni nasıl kandırdığını. Sen benimsin. Ölümün benden gelecek bir başkasından değil. Sen öleceksin ve Bahir bu ülkenin Kralı olmaya devam edecek. İster adilce savaş ister haince ama sonuç değişmeyecek.''

Atımı geri çevirip eski yerime döndüm. Arkamdan attığı kahkahaları duymazlıktan geldim. Savaşın kokusu her yanı sarmıştı. Karşımdaki ordu farklı bir ülkeden olsaydı hepsini yakıp kül ederdim ama yine bu ülkenin halkıydı bu yüzden gücümü kullanmak istemiyordum ki Aliya Ateş de aynı düşüncedeydi.

İki tarafta hücuma geçtiğinde gözüm sadece Velya'nın üzerindeydi. Geride duruyordu, önüne askerleri sürüyordu ve kendini koruyordu. Korkağın tekiydi. Atımdan atlayıp yere indim ve yaya olarak ilerlemeye başladım.

Bana engel olmayanları öldürmüyordum ama engel olmaya çalışırlarsa o zaman acımıyordum. Kılıcım elimdeydi. Karşıma çıkanın karnına sapladım ve geri çektim. Kılıçtan yere kanlar damlarken etrafım üç kişi tarafından sarıldı. Bir saniye bile düşünmeden karşımdakine kılıcımı salladım ve kılıcıyla havada çarpıştı. Arkadan gelecek darbeden kaçmak için kendimi kenara attığımda bir diğerinin kılıcı kolumda derin bir yara açıp geçti.

Şimdi üçü de karşımda duruyordu. ''Gerçekten bunu deneyecek misiniz?'' dediğimde tereddüt ettiler. Kılıcımı yere bıraktım ve ellerimde yanmaya başlayan alevlerle yüzlerine baktım. Korkuyla dolmuşlardı. ''Size kaçmanız için son bir şans veriyorum.'' dediğimde ikisi kaçmaya başladı ama biri kılıcıyla üzerime doğru koştu.

Ateşimi düşünmeden üzerine gönderdim ve alevler içinde çığlık atarak yere düştü. Alevlerimi geri çektiğimde artık nefes almıyordu. Bakışlarım Bahir'i bulduğunda savaş halindeydi. Güçlüydü ama savaştığı kendi halkı olduğu için merhametli davrandığını gözden kaçırmamıştım. Aliya Ateş uzaktan Bahir'e belli etmeden Bahir'i kolluyordu. Benim hedefim belliydi; Velya

Velya'yı son gördüğüm tarafa baktığımda hala savaştan bir adım geride duruyordu. Vakit kaybetmemek için etrafıma ateşimden bir çember ördüm ve yürümeye devam ettim. Yaklaştığım yerdeki askerler yolumu açmak zorunda kalıyordu. Velya'ya yaklaştıkça yüz ifadesi değişti ve kılıcına sıkıca sarıldı.

Kaçabilirdi aklından geçirdiğine emindim ama buna izin vermeyecektim. Tam karşısına geçtiğimde kaçmak için harekete geçince ikimizi de içine alacak bir ateş çemberi oluşturdum ve engel oldum. ''Buradan kaçışın yok. Anla bunu!''

Yere tükürdü. ''Bu defa seni gerçekten öldüreceğim, paramparça edip her parçanı farklı bir yere kendi ellerimle gömeceğim ki bir daha geri döneme.'' Alevlerim ellerimde büyümeye başladığında bir kez daha kahkaha attı. ''Bana söylüyorlar ama sen de adaletli savaşmıyorsun. Alevlerini kullandığında adalet nerede kalıyor?''

Alevlerimi söndürdüm. Onu gücüm olmadan da yenerdim. ''Seni alevlerim olmadan da öldürürüm. Hatta çıplak elle öldürmek benim için daha zevkli olur.'' Kenarda duran askerlerden birinin kılıcını çekip aldım. Savaş neredeyse durmuştu, gözler üzerimizdeydi. Bahir yaklaşmaya çalıştı ama alevlerimi geçemedi. ''Naire, hayır. Bu benim savaşım, senin değil.''

Bahir'e baktım. ''Bu benim intikamım, senin değil. Kimse karışmasın.'' Velya'ya döndüm. ''Hazırsan başlayalım.''

Kılıcını kavradı. ''Senin için her zaman hazırım.''

Kılıçlarımız havada çarpıştığında sürtünen yerlerden kıvılcımlar saçıldı. Ateşimi kullanmama gerek yoktu ben zaten ateştim. Bu karşılaşma için uzun yoldan gelmiştim. Farklı hayat yaşamış, yeniden can bulmuştum ve şimdi istediğimi alma vaktiydi. 

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin