TOPUKLU AYAKKABIMIN LEYDİSİ

4K 312 66
                                    

Oturmam için masanın kenarında duran sandalyeyi çekince yürümemi aceleye getirmeden kibarca yürüyüp sandalyeye oturdum. Masanın baş tarafındaki yerini aldığında ben onun sağ tarafında kalmıştım. Eğer, ev sahibi sizi sağ tarafına oturtuyorsa bu değer verdiği anlamına geliyordu. Gerçi buradaki tek konuk bendim kendimi kıyaslayacak biri yoktu.

Hizmetçi sıcak çorbalarımızı getirdiğinde prensin başlaması için bekledim. Bilerek ağırdan aldığının farkındaydım. Yemeğe ondan önce başlayıp başlamayacağıma bakıyordu. Hata yapamazdım. İpli cadının diline laf vermek istemiyordum. Sonunda çorbasından bir kaşık aldığında nezaketi bırakmadan çorba kaşığını aldım ve kaşığı tam doldurmadan küçük yudumlar içmeye başladım.

Bu devirde insanların zayıf olmaları kesinlikle sürekli aç olmalarındandı. Bu şekilde bir insanın karnı nasıl doyardı ki? Küçük küçük yudumlar iç ve asla tabaktaki tüm yemekleri bitirme en az üç lokmalık yemek bırak. İsraftan başka bir şey değildi bu yaptıkları oysa bir bıraksalar kaseyi kafama diker içerdim bu güzel çorbayı.

Kase yarıya gelince yemeyi bıraktım. ''Teklifimi geri çevirmediğiniz için teşekkür ederim.''

Bakışları kasede yarım kalan çorbaya kaydı ve sonra memnun bir yüz ifadesiyle bana baktı. ''Sizin gibi bir leydinin davetini geri çevirmek büyük hakaret olurdu.''

Eliyle işaret verdiğinde çorbaların yerine değişik otlarla pişirilmiş bir et yemeği geldi. Aynı nezaketle çatal ve bıçak kullanarak yemeye başladım. Ah, şimdi bu eti tutup ısırarak yemek vardı ya neyse!

''Eğitmenden memnun musunuz?''

Sorusuyla hafif tebessüm ettim. ''Mükemmel bir eğitmen. Tabi elindeki kırbaç niyetine kullandığı ipi saymazsak.''

Bu sözümle sesli bir kahkaha attı. ''Tarzı biraz farklıdır ama bu krallıktaki en iyi eğitmenlerden biridir.''

''Neden başka bir krallığın daha dilini öğrendiğimi sorsam kabalık etmiş olur muyum?'' Kibarlıktan kırılmak üzereydim.

''Çünkü siz Erya krallığından kaçan bir leydisiniz.''

''Anlayamadım prensim biraz daha açık konuşur musunuz?''

Kadehini elinde çevirdi. ''Erya krallığı şu an bir iç savaşta. Kral öldü ve varisi olmadığı için tüm soylular tahta geçebilmek için bir savaş halinde. Siz de ailesi bu taht savaşında katledilmiş soylu bir aileden geriye kalan tek kişisiniz. Canınızı kurtarmak için kaçtınız ve en sonunda kendinizi bu krallıkta buldunuz. Hayatınız için kardeşime sığındınız.''

Karşımdakinin planıyla bir an afalladım. Bunu çok mu düşünmüştü? Yoksa böyle roller yapmak onun için kolay mıydı? ''Tahta geçmek, kral olmak bu kadar önemli mi?''

Parmaklarının kadehini sıktığını görebiliyordum. Uçları bembeyaz olmuştu. "Ben onun ağabeyiyim. O taht benim hakkımdı ama benden çaldı.''

Vereceği tepkiyi bilmeyerek merakımı gidermek için sordum. ''Anne ve babanız...''

Sorumu tamamlamama izin bile vermedi. ''Annem ve babam bu dünyayı terk etti. Babam son nefesini verirken ben bu kalede orduyla ilgileniyordum yanında kardeşim vardı. Sonra bir haberci geldi ve kardeşim tarafından bana yazılmış bir mektup getirdi. Babamın hastalığına yenik düştüğünü ve tahta kendisinin geçtiğini geri dönmemem gerektiğini ve burada kalmam gerektiğini belirttiği emirler yer alıyordu. Ben burada ülkem için çabalarken ne babama veda edecek zamanı bulabildim ne de hakkım olan tahta oturma şansını elde edebildim. Sen olsan böyle bir durumda ne yapardın?''

Sorusuna bir süre cevap veremedim. Haklıydı. Ne olursa olsun böyle bir durumda alkolik olmasına ve beni daima ihmal etmesine rağmen yine de babama veda etmek isterdim. ''Haklısınız prensim. Sanırım ben de aynı şeyi yapardım.''

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin