BAŞKA YOL

2.6K 232 16
                                    

Şimdi ne olacaktı? Üzerimde kanlar içindeki kıyafetle kaldığım odaya dönerken üzerimdeki bakışlara aldırış etmedim. Odaya girince içeridekiyle kısa bir an gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Bugünden sağ çıkabilecek miydim artık emin değildim.

''Ne istiyorsun?'' dedim. Yeni bir savaşa girmek istemiyordum. Yorulmuştum.

''Prens Gelly'nin adamının bu işi beceremeyeceğini biliyordum.'' Kendine o kadar güveniyordu ki duvara dayanmış elindeki hançerle tırnaklarını temizliyordu.

''Kraliyet ailesindekilerin isimlerini söylemek yasak diye biliyorum.'' Biraz daha soluklanabilmek için lafı uzatıyordum.

''Evet ama bunu birine söyleyebilecek kadar uzun yaşayamayacaksın. O yüzden sorun olmayacaktır.''

O dövüşün ardından ayakta durmak bile ağrı veriyordu. Belli etmemeye çalışarak duvara dayandım. ''Prens Gelly bir korkak gibi kaçıp Prens Velya'nın yanına mı sığındı?'' Sahte bir kahkaha attım. ''Tahmin edeyim; Prensin anlaşmayı bozdu ve seni beni öldürmen için gönderdi. Aslında Prens Gelly'in bu işi halledeceğini söylediğine eminim ama Prens Velya son defa olanlardan sonra bu defa gerçekten öldüğüme emin olmak istiyor. Ama anlayamadığım bu kadar hızlı haberi nasıl aldığınız?''

Adam kötücül bir kahkaha attı. ''Haber ağımız oldukça geniş ve güvercinler sayesinde fazlasıyla hızlıdır. Senin Kral dediğin o adam sarayın kütüphanesinden dışarı çıkmazken Prensim bu ülkeyi daha ileri götürebilmek için çabaladı.''

Kralın henüz prensken bu ülke için gizlice yaptıklarını görmüş olmasam karşımdakine inanırdım ama biliyordum. ''Senin Prensin bir genç kızı korkakça öldürebilecek kadar kötü kalpli.''

''Bu konuşmayı devam ettirmek isterdim ama işimi yapmalıyım.''

Hançeriyle üzerime doğru gelirken kendimi korumak için hazırlandım. ''Bağırsam dışarıdaki askerler anında gelirler.'' dediğimde sadece gülümsedi.

''Bağırabilirsin. Sadece öldürülecek birkaç kişi daha olur.''

Yaklaşıp hançerini salladığında kendimi yana attım ama zamanında hareket edemedim ve kolumda bir çizik oluştu. Kenarda duran vazoyu alıp üzerine fırlattığımda havada yakalayıp sessizce kenara bıraktı. ''İşleri zorlaştırma.'' dediğinde istemsizce güldüm. Bilerek beni öldürmesine izin vereceğimi düşünüyor olamazdı.

Bir kez daha hamle yaptığında karnımdan aldığım kesikle kendimi şöminenin tarafına yere attım. Kenarda şömineyi karıştırmak için duran demir parçası vardı. Hareketsiz bekledim, bekledim ve bekledim. Elinde hançeriyle üzerime eğilirken demiri kaptığım gibi kafasına tüm gücümle vurdum.

Geri doğru sendelediğinde hızla doğrulup karnına tekme attım. Alnından gözlerine akan kan görüşünü bulandırmıştı. Bir kez daha hissettiğim acıları görmezden gelerek adamın üzerine tüm gücümle yürüdüm ve ittirerek pencereye yaklaştırdım.

Bileğimden yakalayıp elindeki hançeri bir kez daha havaya kaldırdı. Göğsümü hedef almaya çalışıyordu. Yorgunluktan bayılmak üzereydim ama dayanmalıydım. Son kez gücümü toplayıp karşımdakine yönlendirdim ve ittiğim anda pencerenin camı gürültüyle kırılıp aşağı düştü. Düşerken bileğimi tutan eli benide çekti ama son anda kenara tutunup bileğimi kurtarmayı başardım.

Yere düşen adama baktım. Hareketsiz kanlar içinde yatıyordu. Uzaktan gelen ayak sesleriyle hemen pencereden geri çekildim. Elbise dolabına gidip pelerini aradım ve bulup üzerime geçirdim. Daha fazla burada kalamazdım.

Pelerini omuzlarıma geçirip odadan çıktım ve kütüphaneye yöneldim. Adımlarım hızlıydı, nefeslerim düzensizdi. Arada görüşüm bulanıklaşıyordu. Bedenimin bir çok yerinde ezikler, açık yaralar vardı.

Kütüphaneye girdiğimde her zamanki gibi şansıma boştu. Hızlıca etrafı arayıp kullandıkları kağıtlardan ve kalemle, mürekkep buldum. Bir masaya oturup yazmaya başladım. Kaçıp gidecektim benim için hiçbir yer güvenli değildi ama olanları kral bilmeliydi, tabi inanırsa. Naire'yi tek başıma aramak beni ölüme götürüyordu. Nereye kadar devam edebilirdim bilmiyordum.

Bir varmış bir yokmuş zamanın birinde Alev isminde yalnız bir kız varmış. Ailesinin dahi sevmediği bu kız tüm sevgisizliğinin verdiği öfkeyi yumruklarına aktarmayı öğrenmiş. Aslında kötü biri değilmiş ama bütün belalar bir şekilde etrafında döner dururmuş.

Yine birgün başını belaya sokmuş. Kurtuluş yok derken bir anda yer yarılmış, içine düşmüş ve öldüğünü düşünürken iki kardeşin savaşının tam ortasında, belalarla dolu bir maceraya adım atmış.

Bir masal gibi yaşadığım her şeyi yazdım. Sadece isimleri açıkca yazmak yerine baş harflerini yazmakla yetindim. Kralın bana bir kötülüğü olmamıştı ve Naire'ye olan sevgisini öğrendikçe bu kadarını hak ettiğini düşünüyordum. Keşke ona Naire'yi verip kendim de eve dönebilseydim ama bunu nasıl yapacağımı kendim bile bilmiyordum. Kağıdın üzerine bulaşan kan damlalarını silmeye çalıştım ama iyice yayıldı. Daha fazla önemsemedim. Önemli olan yazdıklarımın okunuyor olmasıydı. Belki Kral da delirdiğimi düşünecekti. Belki sadece dalga geçtiğimi sanacaktı ama en azından denemiş olacaktım. Son kelimelerimi yazıp bitirdim.

Başka yolu olmadığını düşünen Alev arkasına bakmadan kaçmış. Kaçmasındaki asıl neden korku değil başka bir yol bulabilmekmiş. Çünkü kaçarak, ölümden kurtulmak istemiş, güvenli bir yer bulmak istemiş ve Ateşin Kızını bularak evine dönmek istemiş.

Yazmaktan anlamazdım, kılıcım hiçbir zaman kalem olmamıştı bu yüzden cümlelerim pek ikna edici olmamıştı ama elimden gelenin en iyisi buydu. Kanla kaplanmış kağıdı katlayıp üzerine batan bir güneş resmi çizdim. Güneş batana kadar vaktin var demişti böylece benim yazdığımdan emin olacaktı. Gizli geçidi açıp içeri girdim ve içerideki kolun kenarına kağıdı sıkıştırdım. Karanlığa doğru yol alırken bir kez daha kaçma vakti gelmişti.

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin