NAİRE GİTTİ

2.8K 236 18
                                    

Odaya girdiğimde duyduğum öfkeyle duvara sertçe yumruk attım. Bu prens haddini aşmıştı ama hiçbir şey yapamamıştım. Naire'ye beni buraya getirdiği için kızıyordum ama şimdi onu anlamaya başlamıştım. Ne kadar gücü olursa olsun bu insanlarla tek başına baş edemezdi. Hepsi içten pazarlıklı, kötü insanlardı. İki prensin arasında kesinlikle bir bağlantı vardı bundan emindim ama bu bağlantıyla ilgili Kralın bilgisi var mıydı? Naire belli ki bu bağlantıya dair bir şeyleri çözmüştü ve kendi idam ipini çekmişti ama bu bilgi onunla kaybolmuş muydu yoksa Krala iletmeyi başarmış mıydı?

Ya ağabeyi? Kardeşini korumaya çalışırken mi hedef olmuştu? Sonuçta ikisi birlikte kaybolmuştu. Bu işten midem bulanmaya başlamıştı. Üzerimdeki elbiseleri parçalarcasına çekip çıkardım ve kralın dövüş dersinde giymem için hediye ettiği kıyafetleri giydim.

Baloda çalan müziğin sesi olduğum yere kadar geliyordu. Balo bitmeden dışarı çıkıp geri gelebilir miydim? Balo bitmeden ne Kral ne de bir başkası buraya gelmezdi.

Ellerim bir süre saçımla uğraştı ama çözmeyi başaramadım. Gerçekten çok sıkıydı ve benim zamanım yoktu. Elbiselerin asılı olduğu dolabı açıp askılıkta asılı duran pelerini sırtıma aşırıp iplerini bağladım ve odadan çıktım. Daha fazla vakit kaybedemezdim.

Hızlı adımlarla kütüphaneye girdim ve kapıyı kapadım. Koridorları bekleyen nöbetçiler girdiğim yer kütüphane olunca pek önemsememişlerdi. İçerisi boştu. Hayalimde gördüğüm kitaplığa doğru yürüdüm ve yan tarafından tutup ittim ama hareket etmedi. Tüm gücümle ittim, çektim, öne arkaya hareket ettirmeye çalıştım ama yerinden bile kıpırdatamadım.

Hayalimde çok kolay hareket etmişti ama şimdi yerinden kımıldamıyordu. Kitaplıkla savaşmayı bırakıp incelemeye başladım. Kitapları ittim, çektim, gizli bir düğme aradım ama olmadı. Pürüzsüz kitaplığın kenarında kıymık gibi duran minik bir çıkıntı vardı. Çıkıntıyı ayrıldığı yere ittiğimde kitaplık yerinden kaymaya başladı.

Bilmeyen biri için tamamen kitaplığın kenarından ayrılmış bir kıymık gibi duruyordu ve o kadar küçüktü ki böyle devasa bir kitaplığı hareket ettirmesi beklenemezdi. Kenarda yanan meşaleyi alıp açılan geçide adım attım. Duvara yanan ateşin ışığını tuttuğumda kola benzer bir şey vardı. Tutup çektiğimde kitaplık eski haline geri döndü. En azından içeride saklama gereği duymamışlardı. Sonuçta Buraya giren zaten burayı biliyordur neden sır olsun ki!

Önümdeki dar basık yerde ilerlemeye devam ettim. İçerisi havasızdı, nefes almak zordu ve aşırı nem kokuyordu. Önüm görünmez karanlıktı. Meşalenin ışığı kısa bir alanı aydınlatıyordu. İlerlemeye devam ettim. Ne kadar uzundu, nereye çıkıyordu ya da çıkınca ne bulacaktım bilmiyordum. Plansız ilerliyordum.

Uzun bir yolu arkamda bırakmıştım ki meşalenin alevi titremeye başladı. Yüzümde hafif bir rüzgar hissettim. Sona yaklaşıyordum. Biraz daha yürüdüğümde ayaklarımın altında ıslaklık hissettim ve gökyüzünde yıldızlar göz kırptı. Kulaklarıma su sesi dolmaya başladı. Duvarın kenarında bir çıkıntı vardı. Meşaleyi oraya sabitledim ve açık alana adım attım. Burası deniz kenarıydı. Kumsal falan yoktu. Sadece kayalıklardan oluşuyordu ve denizin dalgalarıyla her yer yıkanıyordu.

Kulağıma gelen kahkaha sesiyle başımı çevirdim. Naire ve Kral kayalıkların üzerinde oturuyordu. Yine hayal görüyordum. Kayalıkların üzerinde dengemi sağlamlayarak oldukları yere doğru yürüdüm. Onları rahatlıkla görebildiğim ve duyabildiğim bir yere üzerimin ıslanmasına aldırış etmeden oturdum ve izlemeye başladım.

Kral yani o zamanın prensi göğsünden bir bez çıkardı ve Naire'ye uzattı. Naire hızla uzanıp aldı ve bezin katını açtı. İçinden severek yediğim böğürtlenli çörekten vardı. Kocaman bir ısırık aldı. ''Bu böğürtlenli çörekleri sarayın aşçısı kadar güzel yapabilen yok.'' Çöreği prensin dudaklarına uzattığında genç adamda küçük bir ısırık aldı.

''Çok zor birisin ama çok kolay mutlu oluyorsun. Zıtlıklarla dolusun.''

Naire omuz silkti. ''Zor değilim sadece içimdeki ateşi sürekli dizginlemekle meşgulüm bu da hareketlerime yansıyor.''

Prens, Naire'nin saçlarını okşarken Naire'de başını yanındakinin omzuna yasladı. ''Nasıl bir his ateşi yönlendirebilmek?''

''Derin bir nefes aldığında göğsünün havayla dolduğunu hissetmek gibi. İnsanlar beni sürekli ateşle oynarken görüyor ve bunu farklı yorumluyorlar.''

Pres yanındakinin sözünü kesti. ''Şımarık, özgüvenli, gösteriş meraklısı...''

Naire ''Daha fazla saymana gerek yok. Hepsinin farkındayım ama derin bir nefes al ve öylece dur içindeki o doluluk hissine ne kadar dayanabilirsin ki? Nasıl ki o nefesi dışarıya üflediğinde rahatlıyorsan bende ateş oluşturduğumda rahatlıyorum.''

''Hocan bu konuda yardımcı olmuyor mu?''

''Bu duruma vücudumun alışması için yıllar geçmesi gerekiyormuş. O da önceden benim gibiymiş. Rahatlamak için sürekli ateşle oynuyormuş.''

''Bence bu halinle çok havalısın.''

Naire prense doğru döndü. ''Öyle mi? Daha dün ukala, kendini beğenmiş, çok bilmiş, seni bu ülkenin sınırlarından kovarım diyordun.''

Prens de Naireye doğru döndü. ''Sen de bana; pislik, suratsız, buz kütlesi, seni ateşimle yakıp yok ederim, demiştin.''

Naire bir süre durup. ''Sahi biz ne için tartışmıştık?'' dedi.

Prens kahkaha attı. ''Hatırlamıyorum.''

İkiside birlikte gülmeye devam etti. Birbirlerini çok seviyorlardı ama öyle sarmaş dolaş oturup, aşk sözcükleriyle birbirlerini şımartacak karaktere sahip değillerdi. Bu sözlerde onların aşk sözleriydi.

Uzun bir süre güldüler sonra duruldular. Naire ''Artık gitmeliyim. Annem yine meraktan deliye dönecek.'' deyince oturdukları yerden kalktılar.

Prens Naire'nin elini tuttu. ''Son bulduğun bilgiyi söylememekte kararlı mısın?''

Naire başını olumsuz anlamda salladı. ''Emin olmadan söyleyebileceğim bir bilgi değil. Araştırıyorum, biraz daha sabret eğer doğruysa ve kanıtlayabilirsem bu sorunu kökünden çözeriz.''

''Senin için endişeleniyorum, korkuyorum.''

Naire ortamı dağıtmak için şakayla karışık konuştu. ''Araştırmam için resmi yazılı emir gönderecektin ama.''

''O zaman seni tanımıyordum.''

''Tanıyınca ne değişti ki? Ben hala aynı benim.''

Prens Naire'yi kendine çekip sıkıca sarıldı. ''Çünkü o zaman seni tanıma şansına erişmemiş bir ahmaktım ama şimdi sana deli gibi aşık bir adamım.''

''O zaman evlen benimle Prensim.''

''Ağabeyim evlenip yasağım kalktığı gün evleneceğim.''

Naire gülerek geri çekildi ama gülmesi numaraydı bunu anlamıştım. Prens Velya kesinlikle bir işin içindeydi ve Naire bunu bulmak üzereydi. ''O zaman yıldızlara ağabeyinin bir an önce evlenmesi için dilek dileyeceğim.''

Prens genç kızı alnından öptü. ''Anneni daha fazla meraklandırma.''

Naire bir kaç adım atıp uzaklaştı. ''Yarın görüşürüz Pörtek.'' Ateşiyle bir çiçek oluşturup prense gönderdi. Çiçeğin şekli çok güzeldi ve kesinlikle gerçekte olan bir çiçek değildi. Onlara özgü bir şey olmalıydı.

Prens alevden çiçeği tutup kalbinin üzerine bastırdı. Ateş yakmıyordu aksine elinde uslu bir çocuk gibi kalmıştı. ''Görüşürüz Pörtek.''

Naire gitti ve ateş söndü.

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin