BU İŞ SESSİZCE BİTECEK

3.3K 275 31
                                    

Deniz içeride temizlik yapıyordu beni gördüğü an küçük bir çığlık attı. "Ne oldu size? Yaralı mısınız?" 

"Hayır, benim kanım değil. Sadece yıkanmaya ihtiyacım var." 

Sözlerim bitince odadan fırlarcasına dışarı çıktı ve sonrasında kısa sürede küveti sıcak suyla doldurdu. 

Elbisemi çıkarıp suya girdim ve hızlıca üzerimdeki kanlardan temizlendim. Sudan çıktığımda artık gökyüzü kararmaya başlamıştı. Bütün gün bir şey yememiştim ve güçsüzdüm. Ruhumun güçsüzlüğü tüm enerjimi alıyordu.

"Yiyecek bir şeyler var mı?" diye sordum.

Başıyla onayladı ve üzerimdeki ince havluyla bırakıp gitti. Bugünlük kurallar yoktu. 

Dolabı açıp içinden daha önce Deniz'e yaptırdığım pantolon ve gömleği çıkarıp giydim. Kendim gibi hissetmeye ihtiyacım vardı. Saçlarımı olduğu gibi bıraktım. 

Deniz elinde yiyeceklerle geldiğinde beni görünce şaşırdı ama bir şey söylemedi. 

Hala hafızamı kaybettiğimi düşünüyor ve benim için üzülüyordu. Ben ise kendim için üzülmeyi bırakalı çok olmuştu. Yiyeceklerden biraz yedim ama midem kabul etmiyordu. Karşımdaki de bu durumu yadırgamıştı. Her zaman önüme konan yiyecekleri iştahla yiyen ben bu defa iştahsızdım. ‘’Biraz dinlensem iyi olacak.’’ Bu güçsüz sözlerim Deniz’i hemen harekete geçirdi ve masada birkaç yiyeceği gece belki acıkıp yemek isterim düşüncesiyle bırakıp geri kalanları topladı ve odadan çıkıp gitti. 

Yalnız kaldığımda buraya geldiğimden beri öğretilen her şeyi bir kenara bıraktım ve düşünmeye başladım. Prens hep iyi davranıyordu ama konuştuğu zaman sözlerinde hep bir tutarsızlık vardı. İyi miydi, kötü müydü anlayamıyordum. Beni ilk günden öldürebilirdi ya da buraya hiç getirmeyebilirlerdi ama uyandığımda buradaydım. Neden?

Casus olmakla suçlamıştı ama bunu hep sanki öylesine bir şeymiş gibi söylüyordu. Bana bakışları garipti. Ve en önemlisi onu her gördüğümde içimde kabaran öfkeydi. Prensi normalde olsa dost kabul etmezdim çünkü burada tutsaktım ama içimdeki öfkeyi dost bilmiştim çünkü kendi zamanımdaki o falcı kadın bana dost bilmemi söylemişti. 

Nasıl bir saçmalığın içine düşmüştüm. Gördüğüm hayaller, rüyalar ve zamanda geçmişe gelmem bunlar nasıl mümkün olabiliyordu? İlk geldiğim zamanda komada olduğuma inanmıştım ve yine öyle bir inanca ihtiyacım vardı yoksa burada kafayı yemek üzereydim. 

Prense inanmalı mıydım? O büyücü gerçekte var mıydı? Varsa bile bana yardım edebilir miydi? 

Düşünceler içinde boğulmamak için oturduğum sandalyeden kalkıp odadan dışarı çıktım. Hava almaya ihtiyacım vardı. Koridorlarda dalgın dalgın yürürken yanımdan koşarak biri geçti. Sonra koşan bu kişi arkasını dönüp ‘’Çok yavaşsın.’’ diyerek güldüğünde yüzüne dikkatle baktım. Hayallerimdeki o kızdı. Bana çok benziyordu. Saçındaki sarı tutam bile neredeyse aynıydı. 

Hemen yanımdan biri daha geçti. ‘’Asker olan sensin ben değilim.’’ Genç erkek ellerini dizlerine dayayıp yorgunlukla hızlı hızlı nefes alıp verdi. 

Beni görmüyorlardı. Yürüyüp yanlarına vardığımda genç adamı anında tanıdım. Doruk’tu. Yani ona çok benziyordu. 

Genç kız kolundan Doruk’u tutup çekiştirmeye başladı. ‘’Hadi görmek istiyorum.’’

Onlar yürüyünce ben de arkalarından takip ettim. Bir süre yürüyüp sonrasında bir odaya girdik. Etrafa bakındığımda Prensin odasında olduğumuzu gördüm. İçerisi şimdiki zamandan biraz farklıydı. Eşyalar daha azdı ve duvarların bazı yerleri henüz inşaat halindeydi. 

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin