SADAKAT

2K 238 53
                                    

Akşam yemeği için yerlerimizi aldığımızda Kral henüz dönmemişti ve Gelly ile yalnızdık. Biraz geç olmuştu ama Bahir'in komutanlar arasında çıkan bir anlaşmazlık için gitmesi gerektiğini öğrenmiştim. Ağabeyi bir tehditken böyle anlaşmazlıklar için vakit yoktu.

''Davetsiz geldiğim için özürlerimi kabul edin.'' diyen Gelly'e baktım.

Oturduğum sandalyede arkama yaslanıp bacağımı kabaca diğer bacağımın üzerine attım. Bu Alev olduğum hayattan kalma bir alışkanlıktı. Elimle bir işaret verip içerideki görevlileri gönderdim. Artık yalnızdık. Elimdeki kadehi hafifçe salladım ve içindeki sıvının salınışını seyrettim. Sonra bakışlarım karşımda oturana yöneldi. ''Seninle gereksiz nezaketi bir kenara bırakıp konuşacağım. Velya ile aranızda olan anlaşmanın her detayını biliyorum. Neden ona yardım ettiğini de. Bana zarar vermek için bir anlaşma olmadığını da biliyorum bu yüzden senden alınacak bir intikamım yok.'' Omuzlarının rahatlamayla gevşediğini fark ettim.

''Hemen rahatlama daha söyleyeceklerim bitmedi. Kendi tahtını korumak için bu anlaşmayı kabul etmiş olabilirsin ama aynı zamanda bu anlaşmayla ülkemin Kralına savaş açmış oluyorsun.''

''Amacım asla bu değildi. Mecburdum.'' Kendini savunmaya geçince elimi kaldırıp susturdum.

''Ben döndüm ve artık buradayım. Hiçbir tehditi kabul etmem, anında yok ederim. Sana bir tavsiye ülkene iyi bir kral olmak istiyorsan destekleyeceğin tarafı iyi seç. Velya'nın şansı yok. Bu savaşı kazanmasına asla izin vermeyeceğim. Babanızın önceki Kralımızla olan dostluğunu ve barışını savaşa çevirmeye karar verirsen sonuçlarına katlanırsın.''

''Söylemek istediklerinizi oldukça iyi anladım. Kral'a karşı kötü bir düşüncem asla olmadı, Prens Velya'yı da destekleyecek bir durumda değilim ama gelecekte kral olmam tehlike altına girerse harekete geçmek zorunda kalırım.''

''Velya'nın alabileceği fazla nefesi kalmadı.''

Kadehi masaya geri bıraktım. Yerden minik bir kıvılcımı üzerine gönderdim. O kadar küçüktü ki fark etmedi bile. Kıvılcım üzerine zıpladığında sıcaklığı olmadığı için fark etmedi ama hissettiklerini duyumsamama yetti; Bahir'e tehdit oluşturmayacaktı. Bu da benim için yeterliydi.

Yemeğin geri kalanı sessizdi ve yemeklerimiz bittiğinde dinlenmek istediğini söyleyerek odasına çekildi. Ben ise kendi odama dönmek yerine Bahir'in odasına gittim. Habersizce gitmek zorunda kalmıştı ve sorun yaşamadan dönmesini istiyordum.

Pencere kenarına gidip yıldızların parıldadığı gökyüzüne baktım. Bundan sonra hayatımda bu tür ayrılıklar hep olacaktı. Sonuçta o bir Kral'dı ve ilgilenmesi gereken bir ülke vardı. Şimdiden özlemiştim.

İçimdeki patlayacak gibi duran ateşimi biraz olsun rahatlatmak için küçük bir ateş topu yaptım ve elimde oynamaya başladım. Aliya Ateş gibi bu duruma alışabilmeyi isterdim ama henüz toydum ve gücümü evcilleştirmem için daha çok yıllar gerekiyordu.

Uzun bir süre pencere kenarında bekledim ama gelen yoktu. En sonunda yorgunluğa yenik düşüp yatağa uzandım ve dinlenmek için gözlerimi kapadım. Acaba sorunu halledip dinlenmek için bir yerde uyumuş muydu? Rüyasına girebilir miydim?

Uyudum ve rüyamda gezinmeye başladım. Gidebileceğim yollara baktım. Aliya Ateş'in yolu aydınlıktı uyumuştu. Benden önce yaşamış ateşi yönlendirebilen ateş taşıyanların bazılarının yolu aydınlık, bazılarınınki karanlıktı. Bu uyanıklık durumlarını gösteriyordu. Birkaçıyla iyi arkadaş olmuştuk. Yaşadıkları zamanlarla ilgili konuşmayı severdim. Bazıları ise çok aksiydi, konuşmak istemezdiniz.

Daha önce Kralın rüyasına girmeyi başarmıştım, yine yapabilirdim. Ateş taşıyan olmasa da birinin rüyasına bir kez daha girebilirdim. Zihnimi serbest bıraktım ve Bahir'i düşündüm. Ona karşı hislerimi sonuna kadar açtım. Önümde bir ışık titreşmeye başladı ve sonra yavaşça bir yol belirdi. Yol aydınlıktı. Uyuyordu.

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin