YANGIN

3.1K 261 42
                                    

"Uyan!"

Sesle gözlerimi açtığımda beni buraya getiren genç kız karşımda duruyordu. Sarı saçları, mavi gözleri ve yüzünün güzelliği mükemmeldi. Benim zamanımda bu güzellikle manken olurdu ama gözlerinde ölü bir bakış vardı.

"Yemek vaktine geç kalamayız, hadi kalk."

Yattığım yerden doğruldum. "Canım istemiyor." dediğimde gözleri kocaman açıldı.

"İsteyip istememen önemli değil. Akşam yemeğine gelmek zorundasın yoksa efendi Kumina çok kızar. Hadi." kolumdan tutup çekiştirmeye başlayınca onunla gitmek zorunda kaldım.

Daha önce gösterdiği mutfağa gittik. İçerideki kızlar yemekleri tabaklara yerleştiriyordu ve diğerleri bunları alıp gidiyordu. Yanımdaki aldığı yemek dolu tabakları elime tutuşturdu. Kendide aynı şekilde yemek dolu tabaklardan aldı ve "Hadi gel." diyerek mutfaktan çıktı.

Arkasından takip ettim. Her zamanki gibi boyumdan dolayı elbise uzun olmuştu ve yürürken ayaklarıma dolanıyordu.

Yemek odasına girince elindeki yemek dolu tabakları masaya yerleştirdi ben de onu takip ettim. Yemek masasının üzeri çeşitli yiyeceklerle doluydu.

Genç kız kolumdan tutup kenara çekti ve gözlerimin içine baktı. "Burada her işi bizler yaparız; temizlik, çamaşır, bulaşık, yemek ve en önemlisi efendi Kumina'nın eğlenmesi..."

"Nasıl yani?" söylediğini anlamamıştım. O yürüyen kasap eğlenmek için ne istiyordu?

"Çocuk değilsin ne söylemek istediğimi anlayacak kadar büyüksün."

Sözlerle midemden tiksintiyle bir bulantı oluştu. Kusmamak için kendimi zorladım. Genç kız konuşmaya devam etti. "Merak etme zamanla alışırsın. Onun yanında sakın somurtma. Cezalandırılmak istemezsin."

Sadece başımla onayladım. Böyle bir yere nasıl gelmiştim? Gerçekten kime ne kötülük yapmıştım?

Çok geçmeden yemek masası yemeklerle dolmuştu. Yaklaşık yirmi genç kız vardı. Hepsi de güzeldi ama bakışlarında hayat ışıltısı yoktu. Yanımdaki tutup çekti ve masanın etrafındaki sandalyelere ulaştık.

Herkes sandalyelere oturduğunda sadece baş köşedeki geniş sandalye boştu.

Kapı gürültüyle açıldığında herkes ayağa kalktı ve yanımdaki kolumdan tutup beni de kalkmak için çekiştirdi.

Yürüyen kasap içeri girdi ve sandalyesine oturunca bizlerde oturduk. İlk lokmasını alınca kızlarda yemeye başladı. Hepsi gülüyor, şakalaşıyor ve neşeyle yemek yiyordu ama bu neşe sahteydi anlamam zor olmadı.

Korkuyorlardı bu çok belliydi ve yapmaları gereken şeyi yapıyorlardı. Kızları izlemeye devam ettikçe kendimi tuhaf hissettim. Hepsinde bu yürüyen kasaba karşı bir korku vardı ama ben korkmuyordum. Yaşadıklarımı bu kadar soğukkanlı karşılamam tuhaf mıydı? Yerimde başkası olsa ne yapardı? Korkardı, paniklerdi belki de delirirdi ama ben sakindim.

Yemekler bittiğinde yürüyen kasap oturduğu yerden kalktı ve elini kızlardan birinin omzuna koyup salondan çıkıp gitti. Kızın yüzünün beyazladığını gördüm. Bu işaretin anlamını çok fazla düşünmeme gerek yoktu. Ne anlama geldiği anlaşılıyordu.

Kız kalkıp giderken geri kalanlar sessizce yemek masasını toplamaya başladı. Burada olanlar çok saçmaydı. Kimseye yardım etmeden doğrudan odaya döndüm. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. İçimde kabarmaya başlayan öfkeyi dizginlemem gerekiyordu aksi halde yine başımı belaya sokacaktım ve kaçacak bir yol varsa bile önünü kapamış olacaktım. Yere oturup dizlerimi karnıma doğru çektim ve derin nefesler alıp vermeye başladım. Sürekli ''Sakinleş Alev, sakinleş.'' diyip durdum ama olmuyordu. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Şimdi gidip o odaya dalmamak ve yürüyen kasabın tüm etlerini tek tek doğramamak için kendimi zor tutuyordum.

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin