DÜĞÜN GÜNÜ

2K 194 18
                                    

Üzgün değildim. Vicdan azabı hissetmiyordum. Kötü bir insan mıydım? Bunu da bilmiyordum! İstediğim tek şey; Kral Bahir'i, sevdiğim adamı kurtarmak ve Velya'yı öldürüp intikamımı almaktı. Bu yolda karşıma çıkanlara acımazdım. Ben intikam için tekrar hayat bulmuştum.

Yola devam ettik. Teknoloji yoktu ama yine de haberlerin yayılma hızına şaşırmamak elde değildi. Artık geçtiğimiz köylerde insanlar sadece sessizce bakıyordu. Yaptıklarımı Bahir görse beni asla onaylamazdı zaten o yanımda olsa bunları da yapmazdım.

Bir kez daha gece olup kamp kurduğumuzda tekrar uykuya geçmek için bir köşeye oturdum ve sırtımı ağaca dayadım. Uykuya geçtiğimde Bahir'e giden yolu gördüm. Aydınlıktı ve oldukça parlaktı. Hemen o yolda ilerleyip rüyasına girdim. Ruhumu umut dolu garip bir his sardı. Bu iyiye mi işaretti?

''Bahir!'' diye seslendiğim an görüntüsü karşımda belirdi.

''Sonunda geldin. Gelmen için uyumuştum. Yani gelmeni istekle bekliyordum.''

Haklıydı. İlerleyebilmek için karanlıkta da askerleri yürütmüştüm ve kamp kurmamız oldukça gecikmişti. ''Ne oldu? Nerede olduğunu mu öğrendin?''

''Hayır, ama kaçmayı başardım.''

Sözleriyle ruhum rüyasında kanatlanıp uçacaktı. Güçlü olduğunu biliyordum. İsterse yapabileceğini biliyordum. ''Neredesin? Güvende misin? Seni almaya geleceğim.''

''Ben iyiyim. Yolundan ayrılma, şenlik alanında buluşalım. Bu savaş artık son bulmalı. Ağabeyime istediği savaşı vereceğim.''

''Kararını değiştirmene sebep olan ne?'' Bunun cevabını gerçekten merak ediyordum.

''Ben bir rüya gördüm Naire, uyandığımda etkisinden kurtulamadım ve kaçmak zorundaydım.''

''Ne gördün?'' diye sordum.

''Velya kral olduktan sonra halkımın çektiği acıları gördüm. Ağabeyimin iyi bir insan olmadığını biliyorum ve ben kendi duygularıma o kadar odaklandım ki kral olduğunda bundan etkilenecek insanları düşünemedim. Kral olmak umrumda değil ama halkım benim için önemli. Onlara sırtımı dönemem.''

''Sebebi ne olursa olsun, kararını değiştirmene sevindim. Velya'nın karşısına biz gelmeden çıkma. Ordunu bekle.''

Bir anda kendimi yine kendi zihnimin içinde buldum. Uyanmış olmalıydı ama bu kadar ani uyanmasını gerektirecek ne olmuştu? Uyanmak için zihnimi açtım ve aynı anda gözlerim açıldı. Bahir'in iyi ve güvende olmasını ummaktan başka çarem yoktu.

Oturduğum yerden kalktım ve Aliya Ateş'in olduğu yere gittim. Sessizce etrafı izliyordu. ''Bahir'in gördüğü rüyayla bir ilgin var mı?''

Bir anlığına yüzüme bakıp tekrar çevreyi izlemeye başladı ve cevap vermedi. Aliya Ateş'de ateş gücü olmayan birinin rüyasına girmeyi mi başarmıştı? Artık hiçbir şeye şaşırmıyordum.

''Rüyasında Velya'nın kral olduğunu görmüş ve halkı için kaçıp savaşmaya karar vermiş. Bununla bir ilgin var mı?''

Cevap vermeyecek gibiydi. Gitmek üzereyken, ''Ben senin gibi gücü olmayan insanların rüyasına girip onlarla konuşamam.'' dedi.

Tekrar ondan tarafa döndüm. ''O zaman gördüğü rüya tesadüf müydü?''

''Bence vicdanının bir getirisiydi. Yüreğinin derinliklerinde bildiği ama kabul etmek istemediği gerçeği o uyuduğunda zihni onun için dile getirdi.''

Haklılık payı vardı. Velya'nın nasıl bir kral olacağı sır değildi. Halkı onu cana yakın , sevecen biri gibi görüyordu ama bu sadece takındığı bir maskeydi.

Aliya Ateş'in yanına oturdum. ''Düello olmayacak. Bu şartlarda Velya kendisini tehlikeye atmaz. Savaş çıkacak. Aynı yerde eğitim almış askerler birbirini öldürmek zorunda kalacak.''

''Savaşın adaleti olmaz Naire, iyi biliyorsun. Özellikle söz konusu tahtken adaleti tamamen unutacaksın. Güçlü olan, aklını kullanan kazanır bu kadar basit.''

''Velya'nın kazanmasına asla izin vermem. Ondan alınacak bir intikamım var ve başarılı olacağım.'' Aliya Ateş'in avucundan çıkan bir ateş parçası temine değip kayboldu. ''Şunu yapmaktan vazgeç.'' diyerek sitem ettim.

Dudağı hafifçe yukarı kıvrıldı. ''Kalbin intikam ateşiyle cayır cayır yanıyor. Korkarım ki bu ateş senin de sonun olacak. Biz ateşi yönlendirebilen ateş taşıyanlarında laneti bu işte; her türlü kötü duyguyu besledikçe besliyor. Unutamıyorsun.''

Belki haklıydı belki de değildi ama ne fark ederdi ki! Gücümün getirisi ya da değil ruhum söylediği gibi intikam için kıvranıyordu. Öyle büyük bir susuzluktu ki, ya o intikamı kana kana içecektim ya da kıvranarak ölecektim. ''Peki, sen?'' dedim. ''Senin hiç mi intikam almak istediğin birileri olmadı.''

''Ülkem için çok şey yaptım. Yakıp, kül etmem gerektiğinde asla tereddüt etmedim ama senin gibi ölecek olsaydım geri gelmeyi başarabilir miydim emin değilim. Herkes beni çok güçlü görüyor ama bence gerçek güç sen de. Bu yaşta bu kadar güçlüysen benim yaşımda sahip olacağın gücü düşünmekte bile zorlanıyorum.''

Cevap vermedim. Sözleri eleştirmiyordu aksine gurur duyan bir sesle söylemişti çünkü beni o eğitmişti. Geldiğim noktadan memnundu.

Geri kalan zamanda yan yana sessizce oturduk. Gökyüzü güneşi doğurmak üzereyken oturduğum yerden kalkıp bağırmaya başladım. ''Yola çıkmaya hazırlanın. Kaybedecek zaman yok.''

Kamp alanında büyük bir hareketlilik başladı ve askerler çok geçmeden yola çıkmaya hazırdı. Şenlik alanına az kalmıştı. Bahir'i görmek için sabırsızlanıyordum. İntikamımı almak için yanıp tutuşuyordum. Düğün günüm için heyecanlıydım.

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin