3.AZON

6 0 0
                                    

  Bu bölüm biraz kısa oldu. Sizin için buraya bir şarkı bırakıyorum. "https://youtu.be/jnwgcQunfoU"

     "Ahh Tanrım, her yerim uyuşmuş." Sabah olmuş ve dışarıda kar olmasına rağmen donmadığıma şükrederek ayağa kalktım. Burası çok da çukura benzemiyordu. Duvarlarda işlenmiş farklı dilde -hatta ilk kez görüyor bile olabilirim- yazılar vardı. İlerledikçe yazılar yerini çizimlere bıraktı. Bu çok değişikti ve ürkmeme neden oldu. Bir sürü değişik semboller ve yanlarında sanki kanla yazılmış yazılar vardı. Sonunda anlayacağım dilde bir şey yazıyordu ve çok şaşıracaksınız ki ben öyle oldum; bir dik üçgen vardı ve bildiğimiz Pisagor denklemi yazıyordu yanında. Ve onlar bu üçgeni sanırım AZON diye adlandırmışlar ki şeklin altında öyle yazıyordu, aynı suyla yazılmış gibi. Bütün o semboller de bu üçgenin etrafında daire oluşturmuş. Her neyse zaten burada tek başıma değilmiş gibi hissediyordum, kendimi daha fazla korkutmayacağım o yüzden. İlerde ışık olmalı ki bu tarafa yansıması geliyordu. Bu koca mağara gibi çukurda her attığım adım yankılanıyor ve yutkunmama sebebiyet veriyordu. Dediğim gibi duvarlarda meşale vardı, ancak bu çok korkutucu çünkü meşaleler tersti ve hiç sönmemek üzere büyülenmiş gibi duruyorlardı. Biraz daha ilerledikten sonra önüme Mısır'daki lahitlere benzer bir şey çıktı. Ama bu lahit biraz farklı çünkü lahitin sağ ve sol tarafında dik kenarları lahite gelecek şekilde dik üçgenler vardı. Lahitin üstü açıktı ve sadece üstünde cam vardı. İçindekini görmek için biraz daha ilerledim ancak ayağımla bir çıkıntıya bastığıma yemin edebilirim. Mısır piramitleri gibi bir yerse ayağımı kaldırdığım an ölebilirim diye ayağımı kaldırmadım. Soğuk soğuk terlerken lahitin bana bakan tarafında yine yazılar gözüme ilişti. Sanki uyarı niteliğinde yazılmış gibiydi.

Aradan sadece yarım saat geçmişti ve ben hala olduğum yerden kıpırdamamıştım. Ya burada böyle durup çürüyerek ölecektim ya da ayağımı kaldıracaktım ve nasıl öleceğimi tahmin bile edemiyorum. Ancak daha fazla böyle duramayacağım. Ayağımı kaldırır kaldırmaz lahitin üstündeki cam patlayarak tuzla buz olurken benden tiz bir çığlık koptu ve geldiğim yola doğru kaçmaya başladım. "Kesin öleceğim, ölmek istemiyorum, ölmek istemiyorum..." Düştüğüm deliğin olduğu yere geldim ve nasıl çıkacağımı düşünüyordum ki bir anda duvara fırladım, hatta fırlatıldım.

"K-kimsin? Ne istiyorsun benden? Beni öldürme,lütfen."

O an nasıl geldiğini bilmiyorum ama yanıma birinin geldiğini yüzüme çarpan sıcak nefesinden anlayabildim.

"Kimsin?" Kalın etkileyici bir erkek sesiydi.

"Ahh Tanrım, bir insan! O-orda bir şeyler oldu, yanlışlıkla bir şeye bastım ve cam patladı ve-ve çok korktum buraya koştum. Sen de mi kayboldun? Birbirimize yardım edersek çıkabiliriz buradan?" Hiçbir tepki yoktu fakat bana daha çok yaklaştı ve duvara daha fazla yapışmama neden oldu. Yutkundum.

"Beni sen mi uyandırdın!" Bağırmıştı ve neyden söz ettiğini anlamamıştım. "Beni, sen mi uyandırdın?"

"Ne-neyden bahsettiğini anlamıyorum. Ne uya-..."

"Neden cevap ver!"

"Ahh Tanrım neyden bahsediyorsun, anlamıyorum. Açık konuşur musun?"

"Açık konuşayım ha!" Ne olduğunu anlamadan bir anda o karlı ormanın ortasındaydım ve o da karşımdaydı. O, o kadar büyüleyici duruyordu ki... Gecenin en koyusu saçları, belirgin elmacık kemiklerinin üstündeki o iri grinin en açık tonu gözleriyle bana beni öldürecek biçimde bakıyordu. Hele o vişne çürüğünün en canlı tonundaki dolgun dudakları, üstünde simsiyah gümüşi işlemeleri olan uzun bir pardesü vardı. Ahh Tanrım o beni öldürecek gibi bakarken düşündüğüm şeylere bakar mısınız?

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now