31. AŞK ÇİÇEĞİ

5 0 0
                                    

     Amaçları beni öldürmekti. Böylelikle Ray ölecekti. Lanet olsun bu düğüm denen şeyi neden biliyorlardı. Garonlar etrafımızı kuşatmayı bırak çoğaldıkça çoğalıyorlardı. Zar zor nefes alan çocuk koşarak uzaklaştı ve bizi Garonlar ile baş başa bıraktı.

"Şimdi ne yapacağız efendim? Buldum. Ben dönüştüğümde hemen üstüme binin." Ray ve ben onay verirken Estefaras dönüştü. Koşarak Estefaras'a bindiğimizde dikkatimizi çeken Garonların hiç tepki vermemesiydi.

"Hey, efendim bunu görmek istemezsiniz." Estefaras'ın kastettiği şeye bakarken kanım donmuştu. Gökyüzünde uçan iğrenç yaratıklar da etrafımızı kuşatmıştı. Siktir...

Garonlar yetmiyormuş gibi bir de bu iğrenç uçan garonlarla uğraşacaktık.

"Şimdi ne yapacağız, lanet olsun!"

"Sakin ol efendim. Bir yolunu bulacağız." Estefaras bana sakin olmamı söylerken kendisi sakinliğini koruyamıyordu.

"Bana saldırsalar sıkıntı yok ama amaç sensin Aymira. O yüzden arkamızda kal." Ray sert tonlamasıyla ve dehşete düşmüş gözleriyle bana bakıyordu. Lanet olsun.

Estefaras yere indikten sonra insana dönüştü. Ray ve Estefaras beni aralarına alırken ben de kılıcımı kuşanmış olacakları bekliyordum. Garonlar hepsi birden üstümüze gelirken Estefaras ellerinden çıkardığı rüzgarla onları fırlattı. Bunu nasıl yaptığını sorgulamanın hiç sırası değil diyerek kılıcımla saldırıya geçtim. Ruh nefesimi de çağırdıktan sonra garonların duygusuz kafalarını gövdelerinden uçurdum. Ray çoktan çoğunu öldürmüş sorguya bile çekmişti. Estefaras gökyüzündekilerle savaşırken Ray'in sesi kulaklarımda yankılanıyordu.

"Şerefsiz patronunuz kim ve nerede?"

"Huvaghuvaggv"

"Ray sorgulamayı bırak ve hepsini öldür. Bunların hepsinin dili kesilmiş."

"Lanet olsun. Orospu çocukları." Tekmeleyerek uçurduğu Garonları oturmuş izliyordum. Benim savaşmama çok da gerek yok gibi. İlk kez Ray'i bu şekilde dövüşürken ve bu kadar sinirli görüyorum.

"Siz kimsiniz ki benim kadınıma el süreceksiniz he?"

Hepsi ölmüştü ancak Ray onları tekmelemeye ve yumruklamaya devam ediyordu. Benim ise şu an tek düşündüğüm ağzından çıkan kelimelerdi.

"RAY! KENDİNE GEL!" Estefars'ın sesi beni de kendime getirmişti. Ray Garonların iğrenç mavi mor karışımı kanlarına bulanmıştı ve nefes nefese kalmış bedeniyle gözlerimiz buluştu.

"Sen iyi misin Aymira?"

"Ben iyi-..." Sol tarafımda hissettiğim acıyla nefesim kesilmişti.

"OF AV AVCI OYUNUNA BAYILIYORUM YA!"

Arkamdan gelen sese döndüm. Ağaçların tepesine çıkmış elindeki yayla kahkaha atıyordu.

"AYMİRA!"

"EFENDİM!" Ray ve Estefaras'ın endişeli gözleri karşısında acı tebessümümü saklayamadım. Ray elimden aldığı kılıcımla bir anda ortadan kayboldu. Arkamı döndüğümde küçük çocuğun bedenine sapladığı bıçağı çıkarıyordu. Küçük çocuk dehşetle açılmış gözleriyle bana döndü.

"İşte görmek istediğim güç. Yine de o sarı gözleri istiyordum." Psikopat gülüşüne daha fazla dayanamayan Ray onun bedenini ikiye ayırmıştı. Bu dehşet görüntü karşısında daha fazla dayanamadığım acıyla yere çöktüm. Ray bir hışımla yanıma gelmişti ve Estefaras'ın tuttuğu bedenimi ondan almıştı.

"B-ben çok üzgünüm Aymira seni koruyamadım. Ama iyi olacaksın!" Gözlerinden akmak üzere olduğu gözyaşlarını zar zor tutuyordu.

"Hey, ölecekmişim gibi konuşma. Hem daha babamı kurtaracağız ve neden gözyaşlarını tutmaya kendini zorluyorsun. Benim için ağlamanı istiyorum."

Ray gülümseyerek tutmakta olduğu gözyaşlarını daha fazla tutamamıştı. Benim için ağlıyordu.

"Ah Tanrım! Ağlarken bile mi yakışıklısın?" Dediklerim karşısında gülerken gözyaşlarını ellerimle siliyordum ve elimi tuttu.

"Hadi bakalım benim güçlü kızım şimdi biraz dişini sıkmalı." Ben daha ne olduğunu anlamadan arkamdan çıkarttığı okla bir çığlık attım.

"Ah lanet olsun!"

"Şşşş şşş tamam geçti, benim güzel kızım." Bana sarılmış ve bir süre öyle durmuştuk.

"Bölüyorum ama yarasını sarsak mı acaba?"

"Tamam Estefaras, bana bırak." İlk kez Ray Estefaras'a ismiyle hitap ediyordu. Ray yırttığı kumaşla yaramı sararken sanki kendi canı acıyormuş gibi yüz ifadeleri yapıyordu ve bu bütün acımı unutturup onun bu hallerine gülmemi tetikliyordu.

"Estefaras sen bizi buradan uzak bir yere taşır mısın?"

"Hemen..." Estefaras onaylarken Ray beni kucağına aldığı gibi Estefaras'a binmiştik.

Gözlerimi açtığımda yerde uzanıyordum. Ateş yakmışlardı ve Estefaras hemen yanı başımda uyuyordu. Ray'i görememiştim. Ayağa kalktığımda hafif başım dönmüştü ama sonra kendime geldim. Çok üşüyordum ve zar zor hareket ediyordum. Biraz ilerledikten sonra onu gördüm. Aman Tanrım onu burada göreceğim aklıma gelmezdi. Profesör Adam'ın bana anlattığı çiçek. AŞK ÇİÇEĞİ. Ray de oradaydı ve çiçeği gördüğüm renk karşısında öylece kaldım. Çiçek mor renkteydi. Tam yanına gitmek üzere heveslendiğimde adımlarımı durdurdum. Ya çiçek mor olarak kalırsa. Ya sevdiği kişi ben değilsem. Kendi kendimi yiyen düşüncelerle oradan kaçmaya karar verdim.

"Aymira?" Arkamda duyduğum sesle adımlarımı durdurmak zorunda kaldım. Ah lanet olsun kızım sana. Duymamış gibi yapıp kaçabilirdin.

"Efendim?" Çiçeğin parlaklığı onun yüzüne yansırken delici bakışlarını her yerimde hissediyordum. Elleriyle çiçeğin yapraklarını okşuyordu ve bakışlarını tekrar bana çevirdi.

"Bu çiçeği biliyor musun Aymir?" Tekrar bana Aymir demişti. Bu kalbimi çarpıtırken konuşmaya devam etti. "Bunun bir aşk çiçeği olduğunu söylerler." Susmuştu ve bana bakmaya devam ediyordu. "Neden uzakta duruyorsun?"

"B-Ben..."

"Buraya gel." Ray gülümseyerek bana bakıyordu. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki. Kaçıp gitmek istiyordum ama ayaklarım ona doğru hareket ediyordu. Yanına geldiğimde çiçeğe döndüm. Neden bu kadar şaşırmıştım ki! Karşımda duran tek renk ve gerçeklik ALAYCI BİR MORDU.

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now