18. GARONLAR

3 0 0
                                    

     Lanet olsun! Bir örümcek görmekten daha korkuncu nedir herkes bilir. Örümceği eski yerinde görememek. Sakin olmalıyım, sakin olmalıyım. Derin bir nefes alıp etrafı incelemeye başladım. Kılıcımı kınından çıkarıp örümcek ağlarından kurtulmaya çalıştım.

"Siktir. Bu örümcek ağları kesilmiyor. Ne yapacağım." O an arkamda hissettiğim şeyle bütün kaslarım kasılmıştı. Arkamı dönersem öleceğimi hissediyordum. Ne yapmalıyım? Hızlı düşün Aymira, hadi! Az ileride bir göl görmemle içten içe sevinç nidaları attım. Şimdi tek yapmam gereken hızla koşup göle atlamaktı. Örümceğin de o altı bacağıyla arkamdan koştuğunu duyuyor ve daha da heyecanlanıyordum. Evet çok az kalmıştı. Örümceğe bakmak için döndüğümde bana ağını atmak için hazırlanıyordu. İlk attığı ağ yan tarafıma düşerken ben daha da hızlanmıştım. Göle çok yaklaşmıştım ki kolumdan teğet geçen ağ bir bıçak gibi kolumu çizmişti. Yine de beni yakalayamamış ve çok az yaralayabilmişti. Buna sevinmenin zamanı olmadığını fark etmiştim çünkü gölün içi zifiri karanlıktı. Bir yol gösteren göreceğime bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi. Yol göstereni takip ederken nefesim daralmaya başlamıştı ve nefes almak için sudan kafamı da çıkartamıyordum. Aklıma gelen şeyle gölün içini gözlerimle taramaya başladım. Nefes bitkisi...

Görüşüm bulanıklaştı ve nefesim tükenmek üzereydi.

"Hahaah nasılsın Pisagor'un Gelini." Duyduğum sesle etrafıma bakınıyordum. "Benim Yol gösteren. Pisagor'umuzun Gelini nasıllar merak ettim?"

"Sen konuşabiliyor muydun?" İçimden geçirdiğim sorunun cevabını duymamla şok oldum.

"Evet konuşabiliyoruz ancak bizi sadece sen ve Azon duyabilir. Ve evet seni duyabiliyorum."

"Ah Tanrım?" Bayılacağım...

"Hey kendine gel! Sen Pisagor'un Gelinisin. Suda nefes alabilirsin."

"N-NASIL!?"

"Kendine güven." Dediğine güvenerek nefes aldım. Ah lanet olsun tüm suyu burnumdan çekmiştim. Öksüre öksüre derinlere batarken kendime kızdım. Hayır şimdi pes edemem. Gözlerimi kapattım ve nefes almaya odaklandım. Burnumun içindeki tuhaf dalgalanma hissinden sonra gözlerimi açtığımda nefes alabildiğimi fark ettim. Yol gösterene tekrardan döndüm ve onun eşliğinde yoluma devam ettim. Sonunda be! Yüzmekten yorulan bedenimi suyun dışına attım. Derin derin nefes aldıktan sonra nerede olduğuma bakmak için kalktım. Ormanın başka bir bölümündeydim ve yine çok sessizdi. İleride gördüğüm oklarla yoluma devam ettim. Ahh ne zamandır yürüyordum ve hava kararmaya başlıyordu. Ateş yakmak için uygun bir yer aramalıydım. Biraz daha yürüdükten sonra karşıma bir mağara çıktı ve dışarıdan oldukça korkutucu bir görünüme sahipti. Bu hiç umurumda değildi çünkü dinlenmeye ihtiyacım vardı. Mağaraya giriş yaparken hafif bir meltem esmişti. İçeriye attığım adımı asla göremiyordum çünkü zifiri karanlıktı.

"Slesy vana tu lambda" Elimde bir fener varmış gibi ışık saçıyordu. Birkaç büyü öğrendiğim iyi olmuştu. Mağaranın içini kontrol ederken boş ve güvenli olduğunu görmemle derin bir oh çektim. Yorgun bedenimi soğuk zemine bıraktım. Gözlerimi açtığımda etraf aydınlıktı ve acaba ne kadar uyudum diye kara kara düşünürken mağaranın girişine gelmiş gökyüzünü inceliyordum. Gün yeni aydınlanmış gökyüzünde yoğun bir kızıllık hakimdi. Hafif meltem saçlarımı savururken kılıcımı kuşanıp mağaradan çıkmak için hazırlanıyordum. O sırada ormanın derinliklerinden duyduğum çığlıkla sesin geldiği yöne döndüm. Koşarak yetişebileceğim mesafede diye düşünürken neden o tarafa koşmam gerekiyor ki? Diye düşünmeden edemedim. Derin düşüncelere dalmış ne yapacağımı bilemez halde yoluma devam ederken tekrar çığlık sesini duymamla olduğum yerde kaldım. Karşıma iki yol çıkmıştı ve biri gideceğim güzergâh diğeri de boş bir yoldu. Çığlık boş olan yolun sonundan geliyordu. Ahhh Tanrım! Sadece kendini düşünmelisin Aymira! Kendi güzergahımda ilerlerken tekrar duyduğum sesle durdum. "Yardım edin. Kimse yok mu?" Biri yardım istiyordu ama ne yapmalıydım? Bu bir ölüm kalım savaşıydı... Tabi yaa! Bu bir ölüm kalım savaşı ve ona kimse yardım etmezse ölebilir. Ben ne ölmek istiyorum ne de kimsenin ölmesini. Bir hışımla çığlığın geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Beni izleyen Profesörler kesinlikle bana kızmıştır ama kimse umurumda değildi. Çalıların arkasında durmuş çığlığın sahibine bakmak için saklanıyordum. Bu kişi hem ağlıyor hem yardım dileniyordu. Kim olduğuna bakmak için minik adımlarla çömeldiğim yerden kalktım. Bu kız silahı olmayan kızdı. Ahhh neydi ismi hatırlayamadım. Ayağından bağlanmış ağaçtan aşağı sarkıyordu. Görünürde kimse yoktu. Bunun verdiği cesaretle saklandığım yerden çıktım. Beni gören kız gözyaşları içinde gülümseyerek bana bakıyordu. Ses yapmaması için uyarırken onu bağlı olan ipten nasıl kurtaracağımı düşünüyordum. İpi kesebilecek büyünün sözleri aklımda yoktu.

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIOnde histórias criam vida. Descubra agora