26. EEEE ŞİMDİ NE YAPACAĞIZ?

3 0 0
                                    

  Çığlığın sahibi birinci sınıflardan sarışın bir kızdı. Neden çığlık attığını anlamamıştım. O sırada birkaç kişi daha acıyla bağırdığında yanlarına koştuk.

"Acıyor..."

"Neler oluyor?" Soruyu yönelten Profesör Adam'dı.

"Nefes alamıyorum. İçimde alevler kopuyor. Her yerim yan-ıh-yoor." Acı içinde soruyu cevaplamaya çalışırken Profesör Olric bir hışımla kızın yanına gitti ve sırtını açtı. Kız afallamıştı ve biz de ne olduğunu anlamamıştık. Profesör Olric endişeli gözlerle kıza dönerken hepimize üzgün ifadeyle baktı. 5 kişi acı içinde kıvranırken Profesör'e döndüm.

"Neler oluyor?!"

"Herkes uzaklaşsın. Çok geç!" O sırada büyük patlama sesiyle donakalmıştım. 5 kişi ateşler içinde patlamıştı ve tüm et parçaları her yere yayılmıştı. Üstüme gelen et kalıntıları tüylerimi ürpertirken olanların şokunu üstümden atamamıştım. Herkes çok sessizdi ve sessizlik bir süre devam etti. Kimse hareket dahi etmezken gözümden birkaç damla gözyaşı istemsizce döküldü. Bu beş kişinin ne suçu vardı? Tek suçu bulunmaması gereken yerde bulunması mıydı? Lanet olsun!

"Piç kurusu." Ağzımdan çıkan sözleri kendim bile zor duymuştum. "Ahhhh! Şerefsizzz!" Tüm haykırışım akademide yankılanırken tutmayan dizlerimle yere çöktüm. Herkes korku içindeydi ve ölenlerin arkadaşları feryatlar içindeydi.

"Hey Aymir." Ray'in yumuşak sesi kulaklarımı okşarken ona döndüm. Gözlerimiz kenetlendiğinde beni çoktan kucağına almıştı. Beni nereye götürdüğünü bilmiyordum ama bir süre gözlerimi kapattım. Sadece 1 gün ya! Sadece 1 gün normal olsun. Normal bir hayat yaşamak bu kadar mı zor?

Soğuk zemine değen tenim, ani bir ürpermeyle titremişti. Gözlerimi açtığımda onunla göz göze geldik. Çok yakındık ve nefeslerimiz birbirine karışıyordu.

"Duş almanı bekleyeceğim. Temiz kıyafetler getirmeye gidiyorum." Yanımdan ayrıldığında derin bir nefes aldım. Onun evindeydik. Ne zaman bir şey olsa kendimi burada buluyordum. Duvarda asılı olan aynadaki yansımama baktım. Üstümdeki buz mavisi elbise kıpkırmızı olmuş ve üstündeki parıltı yok olmuştu. Ne kadar güzel! Bütün kıyafetlerimi çıkarttıktan sonra sıcak suyun altında bedenimi gevşettim. Gözlerimi kapatıp olanları düşündüm. Babam yaşıyordu. Profesör Olric bana yalan söylemişti. Gözlerimin önünde beş kişi patlamıştı ve her yer kanlar içinde kalmıştı. Tekrar sinirlenmiştim ve istemsizce sıktığım yumruğum sonucunda tırnaklarım etime batmıştı. Suyla karışan kanımı bir süre izledikten sonra kapı çaldı.

"İyi misin Aymira?"

"Hm. Evet."

Bedenimi havluya sarıp kapıyı açtığımda ıslak saçlarımdan damlayan suların sesi dışında ses yoktu. Şıp, şıp, şıp...

Şöminenin başında bana verdiği temiz kıyafetlerle kıvrılmış oturuyordum. Bir süre sessizce kahvelerimizi yudumladık.

"Ben bir karar verdim." Ne diyeceğimi biliyormuş gibiydi. "Ben 1-2 gün içinde akademiden ayrılacağım. İster zorla olsun ister kaçarak." Dehşetle bakan gözlerinde duygu kırıntısı yoktu.

"Babanın peşinden mi gideceksin?"

"Evet. Seni de tehlikeye atıyorum, biliyorum. Bu yolculukta bu düğümün çözülmesi için de araştırma yapacağımdan emin olabilirsin."

"..." Hiçbir cevap yoktu. Şöminenin karşısında mayışan bedenim ile uyumamak için zor duruyordum. Göz kapaklarım ağırlaşırken duyduğum şey ile gözlerimi açtım.

"Ben düğüm için değil, senin için endişeleniyorum Aymir." Kelimeleri fısıltı şeklinde çıksa da duymuştum. İstemsizce açtığım gözlerim gözleriyle buluştu. O da afallamıştı. Göz bebekleri büyürken bakışlarını kaçırdı.

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now