16.GÖZLER

6 0 0
                                    

Soğuk hava daha da şiddetlenmişti ve etrafımızı bir sis bulutu kaplamıştı. Garip his daha da şiddetlenmişti ve nereden geldiğini anlamadığım bir ok kolumu sıyırmıştı. Yanımdan geçen bir varlık saçlarımda hafif bir esintiye sebep vermişti. Ardından duyduğum kahkahalarla donup kaldım.

"Hahahahaha. Koskoca Pisagor'un kalbi bu muymuş?"

Bu bir çocuk sesiydi. Afacan bir erkek çocuğu sesi. Beni tanıyan bir çocuk. "Kimsin?"

"Ama hiç eğlenceli değilsin! Sadece eğlenmek istiyordum."

Dalga geçer tarzdaki konuşması sinirlendirmeye başlamıştı. "Demek eğlenmek istiyorsun çocuk. Yaşıtın olan biriyle eğlenmen senin için daha akıllı bir çözüm olmaz mı?"

"Hahahah bak şimdi eğlenmeye başladım(!)."

"Bak çocuk ben gördüğün gibi sabırlı biri değilimdir. Kim olduğunu ve neden burada olduğunu anlatsan senin için daha iyi sonuçlar doğurabilir. Bu benden sana küçük bir tavsiye." Ardından sisler dağılmış ve karşımda belirmişti. Tahmin ettiğim gibi 7-8 yaşlarında küçük bir erkek çocuğuydu. Gözleri kıpkırmızıydı. Beyaz renkteki ketenden yapılmış gömlek ve pantalonu kanlar içindeydi. Sadece kıyafetleri değil elleri ve yüzü bile kanlar içindeydi. Onu biraz daha incelediğimde kanın ona ait olmadığını anlamam uzun sürmedi. Peki kimin kanıydı?

"Ama tepkin bu olmamalıydı. Beni gördüğüne mutlu olmadın mı?"

Gözleri dolmuş, üzgün bir ifadeyle bakıyordu. Daha ne olduğunu anlayamadan dibimde bitmiş ve elindeki bıçağı karnıma saplamıştı. Ardından tekrar deli gibi kahkahalar atmaya başladı. Önemli olan beni yaralaması değildi-ben zaten ölmüyor, yaralanmıyordum-neden burada olduğuydu. Yaram kısa bir süre sonra iyileşmişti ve bana bu sefer oldukça sinirli bir ifadeyle bakıyordu.

"Ama sen hiç eğlenceli değilsin. Seninle hiç eğlenemeyecek miyim? Halbuki onunla çok eğlenmiştim."

Kimden bahsediyordu hiç anlamıyordum. Onu biraz daha incelediğimde ön kol iç yüzey bileğinden üst koluna kadar uzanan bir yılan dövmesi gördüm.

"Kimden bahsettiğimi anlamamana çok üzüldüm açıkçası. Ben anlarsın diye ummuştum. Ama onun o güzel saçlarından kendime bir hediye almasam olmazdı. Değil mi?" Elinde tuttuğu saçla kaskatı kesilmiştim. Bu turuncu kırmızı karışımlı hafif bukleleri olan bir saç tutamıydı.

"S-sen...Ona ne yaptın?"

"Hhahah işte görmek istediğim ifade buydu. Ahhh çok eğleniyorum!"

Kendime engel olamamış ve yakasına yapışmış onu havaya kaldırmıştım. "Sana ona ne yaptın diyorum!"

"Ama böyle olmaz ki? Beni indirmezsen sana nasıl anlatabilirim? Küçük bir çocuğun canını acıtmak istemezsin değil mi?"

Onu yere bırakmamla o iğrenç kahkahasını atmaya devam etti. "Ona ne yaptığımı bilmek ister misin?" Biraz sessiz kaldıktan sonra yüzüne takındığı o iğrenç gülümsemeyle devam etti. "Önce odasına gittim. Mışıl mışıl uyuyordu ve tek başına savunmasızca yatağındaydı. Beni hissetmesiyle uyandı ve kimsin diye sordu. Tabi ben o üzgün ifademi takınarak onun o güzel vücuduyla bana sarılmasını sağladım. Üzgün kaybolmuş bir çocuğu oynarken bana sarılması o kadar komikti ki. Daha fazla dayanamadım ve kahkahalar attım." Anlatırken de kahkaha atması bütün kaslarımın kasılmasına neden olmuştu ve onu öldürmemek için zor duran bedenime engel olmaya çalışıyordum. "Tabi ben kahkaha atınca o şaşırmış ve korkmuş ifadeyle bana baktı. O amber sarısı gözleri gecenin karanlığında bile ışıl ışıllardı. Çok kıskandım ve onları ondan aldım. Onun her çığlığı bana zevk veriyordu. Hahahah daha sonra ondan çığlık atmayı kesmesini istedim. Ona o kadar dedim ama beni dinlemedi. Dilini kesmem benim suçum değildi ki?" Yine o üzgün ifadesine bürünmesiyle onu aldığım gibi yere yapıştırdım. Ağzından çıkan kanlarla hala gülümsüyordu. Gömleğinin yakasından tutuyordum ve tekrar vurmak için yeltendiğimde ağlamaya başladı.

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now