22. DENİZ KIZLARI

3 0 0
                                    

Bu ses şu kırmızı bayraklı Asteras Akademisi'ndeki March denen şerefsize aitti. Sakinliğimi koruyarak arkamı döndüm. Onu incelerken gördüklerim karşısında şaşırmıştım. Elinde bir sürü Goreighm bitkisi tutuyordu. Sanırım buradaki bütün bitkileri toplayan oydu.

"Beni incelemen bitti mi bebeğim. Yakınıma gelip daha fazla incelemek isteyebilirsin. Dokunmak da serbest." Pis pis sırıtan suratına yumruğumu geçirmemek için kendimi zor tuttum. Bu pislik sapasağlam karşımdaydı. Hiçbir yarası yoktu. O sırada aklıma gelen şeyle dehşete düşmüştüm. Hayır bu kadar düşemez! Düşmez değil mi?

"Bu kadar Goreighm bitkisini ne yapmayı düşünüyorsun? Yaralı görünmüyorsun."

"Bunu formaliteden sorduğunu farz ediyorum. Bu kadar bitkiyle sence ne yapabilirim?" Hala sırıtmaya devam ediyordu.

"Tanrım sen ciddi misin? Bu kadar düşeceğin aklıma gelmezdi." Ağzında bir şeyler mırıldanırken sol elinde ateş yaktı. Sol elindeki ateşi yavaşça bitkilere yaklaştırırken ani refleksimle tekmeyi karnına geçirmiştim. Ağaca savrulan bedeni ile elindeki bitkiler her yere savrulmuştu. Ayağa kalkamadan onun iğrenç bedenine bir tekmemi daha geçirdim. Öksürerek kan kusan gözleri ile bana döndü.

"Kime vurduğunu sanıyorsun sen orospu!" Ne zaman kalktığını anlamadığım bedeninden sert bir tekme de ben almıştım. "Bu yarışmayı annen gibi onun bunun altına yatmak mı sandın?"

Ağaca çarpan bedenimin acısını duyduklarımın öfkesi bastırırken kendimi daha fazla tutamayacağımı anladım.

"Tadıma bakmak ister misin?" Gülümseyerek yanına gidiyordum. Ellerimle onun vücuduna dokunurken hoşuna gittiğini fark etmemle durdum. Bu iğrençti.

"Demek gerçek yüzünü gösteriyorsun sürtük."

"Imm hiç yakışıyor mu senin o seksi dudaklarına o sözler? Ama ne var biliyor musun? Benim tadıma bakmak biraz yürek ister." O sırada erkekliğine geçirdiğim sert tekme ile karşımda kıvranıyordu. Elime geçirdiğim kılıcımla sert bir şekilde onun iğrenç göğsüne kocaman bir çizik attım. Yüzüme sıçrayan kandan hiç bu kadar zevk almamıştım. Yerde uzanan bedenine gülümseyerek yaklaştım.

"Immm ne oldu canım. Zevk almıyor gibi görünüyorsun?" Alaycı tavrım onu çok sinirlendirmişe benziyordu. Yerdeki bitkileri toplarken onun yerde sızlanması çok hoştu. Gitmek üzereyken yerde uzanan bedenine yaklaştım ve eğildim. Tekrar erkekliğine geçirdiğim tekmemle acı içinde kıvrandı.

"Aaaa üzülme canım. ZAYIF BİR BELALTI DÜNYANIN SONU DEĞİLDİR!" Göz kırptıktan sonra ayağa kalktım. Hiç bu kadar hafiflemiş hissetmemiştim.

Teddy, Estefaras ve ben diğerlerinin yanına geldiğimizde Zey hiç iyi görünmüyordu. Goregihm bitkilerini hemen ezerek yarasını sarmaya başladım. Aynı şekilde Teddy'nin ayağını da tedavi ettikten sonra ateş yakıp bir süre dinlenmek için orada konaklamaya karar verdik. Avlanmak için ormanın derinliklerine giderken ruh nefesimi tekrar çağırmaya çalıştım. Ondan hiçbir ses yoktu. İleride duyduğum sesle duraksadım. Sessiz bir şekilde adımlarımı atarken sesin kaynağını bulmaya çalışıyordum. Aman Tanrım! Bunlar dev çilekler... Şu an yavaş hareket ediyorlardı. Yanlarına yaklaştığımda hızlanmaya başladılar ve onları yakalamak için peşlerinden koşuyordum. O kadar çok koşmuştum ki bacaklarımda artık hal kalmamıştı. Ama yine de iki tane yakalamayı başarmıştım. Bu dev çileklerin avantajı büyük miktarda enerji vermesi. Bu iki çilek hepimize yeter de artardı.

"Efendim uyanın sabah oldu!" Estefaras'ın sesiyle ve üstümdeki ağırlığıyla gözlerimi açtım. Diğerleri de kalkmış benim uyanmamı bekliyorlardı.

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIحيث تعيش القصص. اكتشف الآن