20. ESTEFARAS

3 0 0
                                    

  "Abla hayır! Bir şeyler yapın! Bu deli çocuk ablamı öldürecek." Küçük kız ağlayarak feryat ediyordu ve herkes büyük bir şaşkınlıkla dev ekrandan olanları seyrediyordu. Garonlar... Burada olmamaları gerekirdi. Herkes aynı şeyi düşünüyordu.

"Sakin ol küçük kız. Ablan enfekte oldu biliyoruz ama şu an içeri girmemiz imkânsız. Ablana ne olacağına biz karar veremiyoruz. Şu an ablan diğer öğrenciler için tehlike arz ediyor. Anlayışla karşılamanı bekliyoruz." Konuşan Profesör Olric'ti.

"A-ama..." Küçük kız göz yaşlarına boğulurken herkes bir ağızdan konuşmaya başlamıştı. Büyük bir curcuna hakimdi. Akademilerin Profesörleri büyük bir çıkmazda olanları tartışırken öğrencilerin aileleri sadece akademiyi suçluyordu.

"Profesör Olric! Bu nasıl olur? Garonlar, onların burada ne işi var! Güvenliği nasıl kırdılar." Konuşan Asteras Akademi'nin müdürüydü.

"Bilmiyorum. Garonlar daha da güçlenmiş görünüyorlar."

"Tina hain mi çıktı? O zaman Graycord Akademi'nin Garonlarla bir bağlantısı olabilir mi?"

Herkes Graycord Akademinin başına toplanmış olanlar için onu suçluyordu. Graycord Akademisi'nin de olanlardan pek bir haberi varmış gibi durmuyordu. Cloudly Akademisi ile Whitecold Akademisi şiddetli bir şekilde tartışıyorlardı.

"Senin öğrencin benim öğrencimi öldürmeye çalışıyor. Bu nasıl olabilir?"

"Benim öğrencimi nasıl suçlayabilirsin? Enfekte olan senin öğrencin. Ne yapabilir ki en mantıklı olan o. Yoksa diğer öğrenciler tehlikeye girecek. Artık Pita diye biri yok." Yakalarına yapışmış iki yetişkin insan öğrencilerin ailelerini daha da endişelendiriyordu.

"Yeter bu kadar neler oluyor?!" Konuşan Profesör Ray'di. Herkes susmuş ona bakıyordu.

"Uyanmışsın!"

"Evet Profesör Olric. Şimdi kim bana neler olduğunu anlatmak ister?"

AYMİRA

Hayır Pita'yı öldüremeyiz. Duyduklarımı sindirmeye çalışırken ne yapabileceğimizi kafamda tartıyordum ama aklıma bir türlü fikir gelmiyor.

"Neyi bekliyoruz? Yakında uyanırsa ne yapacağız? Onu öldürmeliyiz!" Zey tekrardan öldürmek için Pita'nın boğazına yapışmışken ben tekrar tekmemle Zey'i Pita'dan uzaklaştırmayı başarmıştım. "Ne yaptığını sanıyorsun!"

"Sakin ol Zey! Onu öldürmene izin veremem. O hala Pita her ne kadar enfekte olsa da."

"Ne yapacaksın peki?"

"Onun sorumluluğunu ben alacağım. Eğer birini öldürmeye kalkarsa onu ben öldüreceğim."

Zey kuşkulu gözlerle bir süre baktıktan sonra pes etmiş yürümeye devam etmişti. Pita'nın ateşi vardı ve bizim de dinlenmeye ihtiyacımız var gibi görünüyordu.

"Hey Zey! İleride dinleneceğimiz bir yer bulmalıyız. Bu arada Pita'yı hafifletecek bir büyü biliyor musun?"

Gözlerini devirmiş yürümeye devam ediyordu. Bir süre sonra yükümün hafiflemesiyle tebessüm ettim. ,Bir saat kadar yürüdük. Hava kararmak üzereydi. Zaman çok hızlı geçiyordu ve biz hala kalabileceğimiz bir sığınak bulamamıştık. Yağmur çiselemeye başlayınca adımlarımızı hızlandırdık.

"Hızlı ol! Yağmur birazdan bastıracak. Şu ileride bir mağara var gibi görünüyor."

Ne kadar hızlanmış olsak da hepimiz yağmura yakalanmıştık. Mağaranın girişine geldiğimizde Zey önce içeriyi aydınlattı ve güvenli olup olmadığını kontrol etti. Bizi başıyla onayladıktan sonra içeriye girdik. Yakacak odun toplayamamıştık çünkü yağmur sağ olsun her şeyi ıslatmıştı. Zey büyü kullanarak elinden ateşler çıkarmış kendini ısıtıyordu. Yine kendime saydırırken Zey büyüyü bilmediğimi fark etti.

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now