7.SİZ İSTEDİNİZ!

5 0 0
                                    

     Apella'nın ısrarları sonucunda o lanetli dedikleri ormana gidiyordum. Dersin başlamasına 2 saat vardı. Ormanın giriş yoluna geldiğimde geri dönmek istedim. Beni görmeye hiç gelmeyen bana öldürecek gibi bakan bu adamdan yardım mı dilenecektim. Hayır geri döneceğim. Ahhhh Tanrım kimi kandırıyorum ki...Ormana girdiğimde kendimi bambaşka hissetmiştim, daha güçlü ve cesur. Sonuçta bir Azonsa onun iyiliği için haber vermeye gidiyordum değil mi? Sadece kendim için gitmiyordum.

"Nereye küçük hanım?" Ormanda yankılanan gür sesle yerimde zıpladım.

"K-kimsin?" Etrafa baktığımda kimseyi göremiyordum.

"Nereye bakıyorsun sen? Buradayım arkanda." Arkamda sadece ağaçlar vardı. Kafayı yiyor olmalıydım. Tam koşarak uzaklaşıyordum ki ayağımın tutulup havaya kaldırılmamla çığlığı basmıştım. "Başımı ağrıtıyorsun!" Aman Tanrım ses beni havaya kaldıran ağaçtan geliyordu. Ayağıma doladığı daldan kurtulmaya çalışıyor bir yandan da sesin ondan gelip gelmediğini teyit etmeye çalışıyordum. "Evet bir ağaçla konuşuyorsun küçük hanım! Ormanda ne işin var?"

"Ben...Ben Ray'i arıyordum." Tanrım bir ağaca hesap vereceğim aklıma gelmezdi. Ağacın beni bırakmasıyla yere yapıştım.

"Ahhhh!"

"Efendimizi neden arıyorsun?"

"Onunla görüşmem gerek." Ağaç gür bir kahkaha atarken benimle alay ettiği için sinirlerim bozulmuştu.

"Seninle neden görüşmek istesin?" Sabrımı zorluyorlardı resmen. "Ona onu öldürebilecek tek kişi olduğumu söylersen eminim kendisi gelecektir." Ağacın gerildiğini görmüştüm ve bana doğru eğildiğinde ciddiyetimi bozmadım.

"Peki küçük hanım. Onu kızdırmamaya bak, senin için iyi olur. Dümdüz ilerle." Yutkunduktan sonra dümdüz ilerledim. Bu ev bu kadar uzak mıydı? Biraz daha ilerledikten sonra gürültülü bir su sesinin yaklaştığını duydum. Biraz daha ilerledikten sonra bunun devasa bir Şelale olduğunu gördüm ve çıkmaz yoldaydım. Tanrım bana yalan söylemişti. O sırada arkamdan itilmemle boşluğa düştüm. Evet bir ağaç tarafından kandırılmış ve şelaleden aşağıya düşüyordum. Suyla aramda santimler kala birinin beni tutmasıyla düşmekten kurtulmuştum. Şu an Ray bana sert bir şekilde bakıyordu ve beni belimden kavramış sımsıkı tutuyordu. "Eee teşekkür ederim." Kıyıya geldiğimizde ona beni nasıl bulduğunu sordum.

"Gerçekten de bir ağacın lafına mı inandın da buraya kadar geldin. Ölebilirdin!"

"B-ben..." Bakışları daha da sertleşmişti ve karşısında kendimi azarlanan bir çocuk gibi hissetmiştim.

"Sen ahmaksın! Ağaçlar bu ormanın alaycılarıdır. Hiçbir zaman onlara güvenmemelisin. Kuşlar haber vermeseydi, yetişmeseydim..." Ne kadar öfkeli olduğunu ateş fışkıran gözlerinden net bir şekilde algılıyordum .Neden bana bu kadar bağırıyordu anlamıyordum. Bu efsane gerçek olmalıydı ki o yüzden öleceğimden korkmuştu. Bana doğru yaklaştığında aramızda santimler kalmıştı ve benim kalbim yine duracak gibi atıyordu. Yutkundum ve ona baktım, gözlerine... Gözlerine vuran güneş ışıkları grimsi gözlerine canlılık katıyor ve derin bakan gözleri daha da heyecanlanmama neden oluyordu. Ondan bu kadar etkilenmem ve onun bana hala nefretle bakması kalbimi acıtmıştı.

"Evet şimdi bana neden geldiğini anlatacak mısın, kırmızı kafa?" Yüzüme vuran soruyla kendime geldim ve konuşmak üzere kuruyan dudaklarımı araladım.

"Duydum ki ben ölürsem sen de ölüyormuşsun ve ben bugün öldürülebilirim hatta eminim ki öldürüleceğim, senden yardım istemek için geldim." Cevabımla yüzünde hiçbir mimik oynamamıştı ve ne düşündüğünü çözemiyordum. Benden uzaklaştıktan sonra çarpık gülüşüyle konuşmak üzere tekrar gözlerimin içine baktı.

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now