38. UYANIŞ

3 0 0
                                    

Aradan 7 ay geçmişti ve karnım kocaman olmuştu. Hamile olmak çok başka bir duyguydu ve kızım oldukça hareketliydi.

"Gördün mü?"

"Evet, evet!" Ray çok heyecanlıydı. Onun bu tepkilerine gülmeden edemiyordum.

"Kızımız hareketli olacak desene." Dediklerim karşısında duygusallaşan Ray'e bir öpücük verdim. Onun bu duygusal hallerine hiç alışkın değildim. Doğuma yaklaştıkça daha çok duygusallaşıyordu.

"Her şeyi aldın mı sevgilim."

"Piknik sepeti tamamdır ama bir öpücük alabilirim."

"Aaa sen de hemen her iş yaptığında bir öpücük isteyeceksen." Öyle desem de öpücüğünü vermiştim. Piknik çantamızı hazırlamıştık ve şelaleye gidiyorduk. Hamile olduğum için at arabası hazırlamıştık.

"Oooo çifte kumrular ne ara hazırlandınız ya. Bizim afacan çok yaramaz." Apella kucağında Adrian ile tam bir anne modundaydı. Adrian artık 2 yaşındaydı ve hafiften konuşmaya başlamıştı.

"TEYZEEEE!" Ellerini çırparak bana gülümsüyordu.

"Hani ben?" Ray onu bir hışımda kucağına almış sakallarıyla rahatsız ederken herkes gülmeye başladı. Şelaleye geldiğimizde Adrian'a bir salıncak kurduk. Apella ile biz oturmuş sohbet ederken Ray mangalı yapıyordu. John ise Adrian'la ilgilenmekle meşguldü.

"Eee karar verdiniz mi?"

"Neye?" Apella'nın sorusuna bakarken çoktan masayı kurmuş ve sıcak köftelerimizi yemekle meşguldük.

"Kızınızın ismine." John'un dedikleriyle Ray ve ben bir süre bakıştık.

"Evet karar verdik."

"Onun ismi..." Ray söylemek üzereyken onu durdurdum.

"Hayır ben söyleyeceğim." "Onun ismini Zeta koyacağız. İlk ve son çocuk anlamında..." Dediklerimizle Apella ve John üzülürken Ray araya girdi.

"Hey moral bozmak yok. O bizden bir parça ve onu size emanet edeceğiz biliyorsunuz. Hem söylemesi de kolay bir isim." Onun esprisine daha fazla dayanamayıp herkes gülerken mutlulukla gülümsedim. Kızım, sağlıklı bir şekilde gel. Annen ve baban seni çok seviyor.

At arabasına binmiş geri dönüş için hazırlanıyorduk. Adrian daha fazla dayanamamış ve annesinin kucağında uyuyakalmıştı. Sarışın ve ela gözlüydü. Fiziksel olarak annesine benzerken huyu babasına benzeyecek gibiydi. Yarım saat sonra yolu yarılamıştık. Kasabanın ortasından geçerken kuru bir gürültü hakimdi. Adrian bu gürültüde uyumaya devam ederken ben pencereden ne olduğuna bakmaya çalışıyordum. Arabayı durdurmuştuk.

"Neler oluyor Ray?" Ray korku ve endişeyle kapımızı açmıştı.

"Gidiyoruz."

"Neler oluyor dedim."

"Garonlar! Garonlar akademiyi basmış, duydunuz mu?" Bir çocuk annesine koşarak heyecanla bunları söylüyordu. Ben duyduklarımla arabadan inerken tepeye baktım. Akademimiz ateşler içindeydi. Garonlar...

"Nasıl ya onlar yok olmamış mıydı?" Söylediklerimi ben bile zor duyarken Ray belimden tuttu.

"Hadi tatlım gidiyoruz."

"Nereye?"

"Bir yer biliyorum."

John ve Ray atları sürerken biz arabada sessizce oturuyorduk. Ne zaman sakin bir hayatımız olacaktı?

Günler süren yolculuğun ardından kasabadan iyice uzaklaşmıştık. Ara ara evlerin olduğu küçük bir köye gelmiştik. Çiftlik hayatı yaşayan aileler vardı ve sakin nezih bir yerdi burası. Arabadan indiğimizde bizi büyük ama gösterişte uzak 2 katlı bir ev karşıladı. Önünde boydan boya uzanan düz bir bahçe ve arkasında büyük ama şirin bir orman vardı.

"Evimize hoş geldiniz. Bir süre buradayız ve çocuklar biraz büyüsün ha ne dersiniz?" Ray kocaman bir gülümsemeyle tepkimizi ölçerken Apella ve ben birbirimize baktık.

"BURASI HARİKA!" İkimiz de aynı anda tepki verirken kahkahalar attık. Önce evi hep beraber temizledikten sonra yakınlardaki köy merkezinden tüm ihtiyaçlarımızı karşıladık. Burası tehlikeden uzak ama tatlı bir yerdi.

Yaklaşık iki hafta sonra buraya iyice alışmıştık. Bebeğim bugün sessizdi ve ben bahçede yere uzanmış masmavi gökyüzünü seyrediyordum. Ray de yanıma uzanmıştı. Apella ve John Adrian'a cümle kurmasında yardımcı olurken bu mutlu anı kimsenin bozmamasını istedim.

"Nereye tatlım."

"Güneş çok arttı, bir şapka alacağım."

"Ben getirirdim..."

"Ah..." Bacağımdan aşağı sıcak bir şey akmıştı.

"Aymira? Neyin var?" Ben bacağımdan akan şeye bakmak için eğildiğimde bunun su olduğunu anlamamla şok oldum. Daha 1 ay vardı. Nasıl?

"Ray, sanırım kızımız geliyor." O anda karnıma saplanan sancıyla ağzımdan bir çığlık koptu. Tanrım bu nasıl bir acıydı.

"Hey hey. Sakin ol tatlım ben buradayım. Derin nefes al." O da benimle birlikte nefes alırken Apella sıcak suyu hazırlamış koşarak geliyordu.

"Aaaaaaaaa...."

"Ikın Aymira, Dayan güzelim." Apella'nın dediği gibi ıkınmaya devam ediyordum. O anda tüm acı gitmişti ve Apella bana bakıyordu.

"Ne oldu? O NERDE? NEDEN AĞLAMIYOR?" O sırada onun minik sesi kulaklarımı doldururken gözyaşlarıma hâkim olamadım.

"Aymira burnun!" Ray endişeyle burnumu tutarken ben kızımızı elime almıştım bile. Burnumun kanaması önemli değildi şu an. Kızımı az da olsa görmek istiyordum. Ray ve ben kucağımızdaki kızımıza bakarken gözyaşlarımıza hâkim olamadık. Bembeyaz teniyle ve simsiyah saçlarıyla kucağımızdaydı. Minicikti.

"ANNE! BABA!" İkimiz de şaşkınlıkla bebeğimize bakarken konuştuğunu sandık.

"BURADAYIM!" Neler oluyor? Karşımızdaki çocuğa şaşkınlıkla baktık. Simsiyah dalgalı saçları, duman grisi gözleri ve kıpkırmızı dudakları bir de o küçük çilli yanakları. Çok güzel bir kız çocuğu vardı karşımızda."

"Çok uzun kalamayacağım. Ben Zeta, kızınız. Ancak şu an onun ruh nefesiyim. Sizinle konuşmamı istedi."

"Kızım." Ray ile aynı anda konuşurken o bize gülümsedi.

"Anne, baba büyümüş halimi size göstermek istedim. Siz çok güçlüsünüz. İyi ki benim annem ve babamsınız. Sizi çok seviyorum. Sizi hiç unutmayacağım." Kaybolan görüntüsünün ardında Ray ile sarıldık. Kızımız çok güzeldi ve çok güçlüydü.

"Seni seviyoruz kızım." Üçümüz sımsıkı sarılırken nabzımın azaldığını hissediyordum.

"Aymira?"

Ray hıçkıra hıçkıra sessizce ağlarken Apella daha fazla dayanamayıp Zeta'yı Aymira'nın kucağından aldı. Ray nefesler içinde yerde kıvranırken bütün vücudu yanmaya başladı. Pisagor'un gelini ölmüş, Azon ise daha acı bir ölümle boğuşuyordu. Onların üzücü kaderi sona ermişti. Kızlarını ise daha ilginç bir gelecek bekliyordu. Ejderhaların lordu Estefaras tüm hafızasını kaybetmişti.

"Lordum bir sorun mu var?"

"Ben Rex, o kim ki benim efendim olmuş. Onu asla kabul etmeyeceğim." Ejderhaların Lordu Estefaras, gerçek ismiyle Rex göğsündeki yanan işarete dokundu. Tüm nefretiyle yeni doğan efendisine kin kusuyordu. Kibirli ve bir o kadar da bencil olan Rex efendisini kabul edecek miydi? Zeta ve Rex'i nasıl bir gelecek bekliyordu?


-SON-

Pisagor'un Gelini /TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now