• 1.5 •

87.9K 5.5K 1.3K
                                        

•••

(Yayımlanma Tarihi: 15

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Yayımlanma Tarihi: 15.11.2022)
•••

| Vera Atlas |

Üzerimi giyinmiş, yıllar sonra ilk defa uzun uzun ilgilendiğim saçlarım ile yaklaşık 1 saattir Gökmen Üsteğmenin gelmesini ve beni Doktor randevuma götürmesi için evden almasını bekliyordum. Onu bekletmemek ve vaktinden çalmamak adına kapıda hazır beklemeye başladığım dakikalarda zaman artarak daha da ilerledikçe belim ve ayaklarımda ağrılar baş göstermeye başlamış, üzerime aldığım uzun mont beni fazlasıyla daraltmıştı. Bu yüzden kapının eşiğinde ayakta beklemeyi keserek bir köşeye oturup kalan bekleme süremi biraz daha rahat ve az yorularak geçirme kararı almıştım.

Salona geçer ve rahat bir yer bulursam -Koltuk gibi- bugün için heyecanlanarak uykusuz geçirdiğim gece sayesinde uyuyakalacağımı bildiğimden ötürü antrede ayakta beklemek daha cazip bir fikir gibi gelmişti ancak şimdi anlıyordum ki bu da pek iyi bir fikir değildi.

Antreden görünen, salon duvarındaki saate kayan bakışlarım saatin neredeyse buluşma saatimizi 1 saat geçtiğini görmem ile hafifçe aralanırken çantama attığım telefonumdan yükselen melodi heyecanla elimi çantama götürmeme sebep olmuştu. Parmaklarım hızlıca çantamı aralarken arayan kişinin Burcu abla olduğunu fark etmem dudaklarımda küçük bir tebessüme yol açmıştı ve ben, o telefonu cevapladığım anda bunca dakika boşu boşuna heyecanlı ve diken üzerinde hissederek koridorda beklediğimin haberini almıştım.

Gökmen Üsteğmen, gelmeyecekti.

Numaralarımızın birbirimizde olmasına rağmen gelmeyeceğini, işi çıktığını bir haber bile vermeden Burcu ablaya başka bir işi çıktığını söyleyerek gitmişti.

Sanırım, buna hakkım olmasa da ona biraz kırılmıştım.

Saatler önce Burcu abla ile yaptığımız kısa görüşme sonrası Gökmen Üsteğmenin yerine beni yarı yolda bırakan kedisiymişçesine defalarca kez özür dilemiş ve bir şekilde nöbetini başka bir arkadaşı ile konuşup devrederek izin alıp çıkacağını belirtmişti. O saniyelerden sonra görüşmemizi sonlandırmıştı ve dediği gibi akreple yelkovanın birbirini kovaladığı sıralarda yaklaşık yarım saat içinde yanıma gelmişti. Beni alıp gecikmeli de olsa randevuma yetiştirdiği esnada üzerimde garip bir durgunluk vardı. Bu halimi, burukluğumun beni bu denli etkisi altına aldığını ve bariz bir şekilde yüzüme yansıdığını Asaf Bey'in, "Bugün bir problem mi var? İyi hissetmiyorsan hemen burada bitirebiliriz." sözlerine kadar anlayamamıştım.

Başımı iki yana sallayarak, "İyiyim. Sorun yok." diye mırıldandığımda sesimin benim aksime mırıltı şeklinde ve isteksiz çıkması benim de garibime gitmişti. Açıkçası buna hakkım bile olmadığını bildiğim halde neden böyle davrandığımı, kırıldığımı ben de anlayamıyordum. Oysa, bu bana verilip tutulmayan ilk sözlerden biri bile değildi. Onları benimsemeye başladığım, ailem kabul ettiğim için mi böyle hissediyordum? Düşüncelerle dolu kazanım üzerine ürettiğim yeni teorilerim de eklenince bir anda taştı ve dudaklarım benden bağımsız bir şekilde aralanarak Asaf Bey'e durumumu özetleyen bir soru fısıldadı. "Aileniz olarak kabul ettiğiniz biri ile sizi bir yere götürmesi için sözleşseniz ve o kişi sizi almaya gelmese... çok üzülür müydünüz?"

MÜNFERİTWhere stories live. Discover now