• 4.4 •

54.8K 5K 1.5K
                                    

•••

(Yayımlanma Tarihi; 15

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Yayımlanma Tarihi; 15.11.2023)
•••

| Vera Kurt |

Gözlerimi araladığımda anda yüzüme vurmasını beklediğim gün ışığı yerine gecenin karanlığı ile karşılaşmak, ister istemez içimin daralmasına neden olmuştu. Aradan geçen bir buçuk ay, onların yanına yerleştiğimden bu yana yaşadığım en yavaş geçen zaman dilimini kapsıyordu. Uyumak, yemek yemek ve evi temizlemek zaten bir rutin haline gelmişken, kendimi zaman ayarlı, her gün aynı komutları uygulayan bir robottan farksız hissediyordum.

Özlemiştim. Çok özlemiştim.
Ömer abi de dahil olmak üzere kimsenin onlardan bir haberinin olması canımı sıkmaya, telaşımın ikiye katlanmasına sebep oluyordu. Sadece iyi olduklarını ve herkesin yakın bir zamanda döneceğini öğrensem bile kâfiydi ancak onlardan hiçbir haber alamadığım bu süre zarfında aklımda dönüp duran olası kötü senaryolara dur diyemiyordum.

Ayaklarımı yataktan sarkıtarak baş ucumuzdaki sürahiden bir bardak su doldurmak için doğruldum. Üzerimde garip bir halsizlik, başımda ince bir sızı vardı. Havaların epey soğuduğunu ve benim geceliklerim yerine Gökmen'in kısa kollu, bana oldukça bol gelen tişörtlerinden giyip uyuduğumu düşünürsek üşütme ihtimalim oldukça yüksekti. Yine de halsizlik ve baş ağrısı dışında bir sıkıntım yoktu. Henüz. En korktuğum şey, ateşimin çıkma ve burnumun tıkanma ihtimaliydi. Şu an çektiğim ağrının katbekat daha fazlası ve hareket kısıtlılığı kesinlikle karşı karşıya kalmak istediğim bir şey değildi.

Küçüklüğümden bu yana bünyemin zayıf ve hastalanmaya müsait olduğunu biliyordum ancak bunu hep dikkatsizliğimden ve giyecek kalın bir şeyim olmamasından kaynaklı olduğunu düşünüyordum. Çünkü daha önce küçük yaşta ailemden ayrıldığım ve belki de ellerine ne geçtiyse gelişi güzel beslenildiğim için bağışıklığımın düşük olma ihtimali hiç aklıma gelmiyordu. Belki de düşüncelerimin, kolay hastalanmamın bunlarla hiçbir alakası yoktu ancak bir yanım şu anda olduğum durumdan çok daha farklı bir durumda olabileceğimi bana haykırmaktan asla geri durmuyordu.

Su dolu bardağı dudaklarıma yaslayarak birkaç yudum içtim. Boğazlarımın şiştiğini ise ilk yudumumu yutmaya zorlandığım anda aldım. Hasta olmuştum. Ateşimin çıkması ve burnumun tıkanması muhtemeldi. Belki de bunlar için yalnızca birkaç saat vardı. Üzerimdeki tişörtün eteklerini düzeltip çıplak bacaklarımdan aşağıya ittirdiğim esnada küçük vuruşlar eşliğinde çalan dış kapının tok sesi, sessizliğe bürünen evde direkt kulaklarıma ilişti.

Gökmen mi gelmişti? Olamazdı, çünkü onun anahtarları vardı ve olmasa bile bu saatte kapıyı çalıp beni uyandıracağını düşünmüyordum. Gelen kim olabilirdi? Burcu abla? Küçük bir ihtimal de olsa Ömer abi? Yutkunup ayaklarımı yere basarak içimde git gide büyüyen bir tedirginlikle kapıya ulaştım. Parmak uçlarıma yükseldiğim ve kapının deliğinden baktığım o kısacık sürede Arhan Yüzbaşının yüzünü seçmem oldukça kısa bir zamanımı aldı. Göğsüm heyecanla kabardı ve nefes alış verişlerim hızlandı. Gelmişlerdi! Bakışlarım hızlıca üzerimi kontrol etmek için bedenime düşerken çıplak bacaklarımın farkına vararak, "Hih!" diye bağırdım. "Hemen geliyorum, beni biraz bekleyebilir misiniz?"

MÜNFERİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin