Bedenini öne doğru büktü ve koyu kahvelerini kısarak dudaklarını büyük bir yavaşlıkla alnıma dokundurdu. Tam da o anda midemin aniden kasıldığını hissettim. "Eğer benden istediğin gerçekten buysa, abin olurum." Sarfettiği sözler ile kulaklarımda bir...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
(Yayımlanma Tarihi: 01.12.2023) •••
| Vera Kurt |
Her şeye rağmen devam ediyor, hayat. Kimine kaldığı, kimine ise yandığı yerden...🪽
Yaşanılan onca acıya ve öğrendiğimiz yürek yakan geçmişin kalıntılarına rağmen gözlerimi araladığımda, baş ucumda beni izleyen bir eşimin olduğunu bilmek, günlerdir bir an olsun bedenimi terk etmeyen endişe ve korkunun, yerini paha biçilmez bir güven duygusuna bırakmasını sağlıyordu. Onunkini bilmiyordum ancak benim en büyük güç kaynağım, her gece kollarının arasına sığındığım bu güzel adamdan başkası değildi. Varlığı, göğsümdeki sancıları, korkuları, acıları yatıştıran en büyük ve en etkili ilaçtı.
İyiydi. Bana büyük bir yıkımla geri dönmüş olsa da, bedeni benim aylar önce ona geldiğimdeki gibi enkaza çevrilmiş olsa da iyiydi. İyi olacaktı. Olmak zorundaydı. Henüz yaşanmamış anlar, söylenmemiş ve duyulmamış bir sürü söz varken beni yarı yolda bırakmamalıydı. Bu bizim için sadece bir tümsekti. Birbirimize sığınacağımız ve yaralarımızı sarıp nedenlerin, nasılların içinde kaybolan o bedenlerden olmamak için direneceğimiz bir tümsek.
Bütün bir gece boyunca, uykusunda defalarca adımı sayıklayarak birkaç kez üşüdüğünü dile getirmiş ve birkaç defa uykusundan sıçrayarak uyanmıştı. Üzerindeki kalın yorganımıza rağmen her üşüdüğünü söylediğinde üzerine bir battaniye daha örttüğümü hatırlıyordum. Yalnızca alt iç çamaşırı ile uzandığı yatağımızda üşümesini normal karşılasam da adımı sayıkladığı o anlarda yüzünde beliren acı dolu ifadeyi bir türlü zihnimden silemiyordum. Çok acı çekiyordu. Hem fiziksel, hem de duygusal bir acı. Orada ona yaptıkları işkenceleri mi anımsıyordu yoksa kötü bir rüya mı görüyordu bilmiyordum ama ara ara yatağın içindeki elimi sıkıca kavrayıp, 'Döneceğim. Sana geri döneceğim.' mırıltıları zihnimde bazı taşların yerine oturmasına yardımcı olmuştu.
Çok yorgundu. Yaraları büyük ve acısı dayanılmaz bir boyuttaydı. Bedenindeki tahribattan çok zihnindeki yıkım daha büyüktü. O sert, sarsılmaz duvarlarında büyük çatlaklar meydana gelmişti.
Ne kadar yorgun olursa olsun nefes alış verişlerimin düzensizleşmesi ile bile gözlerini aralayan adam, dün gece yanından kalkıp baş ucunda nöbet tuttuğumun bile farkına varmamıştı. Gün doğumu birkaç saat içinde gerçekleşse de durumu öyle kötü, öyle bitkindi ki, ne ezanı duymuş ne de hareketlenmelerimi hissetmişti.
Sargısının altında kalan yaralarını incelemek için pek çok fırsatım olmuştu ancak ona dokunup aylar sonra uyuduğu huzurlu uykusundan uyandırmak ya da rahatsız etmek istememiştim. Bedeninin üzerinde saatlerce dolaşan bakışlarım, gözlerimden kaç damla yaş akıttı sayamadım ama adımı sayıkladığı her nefesi, kalbimi iki büyük kuvvetin arasında kalmışçasına kaburgalarımın arasında sıkıştırdı. Onu böyle görmeye, bedeninin cansız bir manken gibi yatakta uzanmasına alışık değildim. Canımın canının yanmasına alışık değildim.