Bedenini öne doğru büktü ve koyu kahvelerini kısarak dudaklarını büyük bir yavaşlıkla alnıma dokundurdu. Tam da o anda midemin aniden kasıldığını hissettim. "Eğer benden istediğin gerçekten buysa, abin olurum." Sarfettiği sözler ile kulaklarımda bir...
Tahminen yaklaşık bir ila bir buçuk metre yakınlarında bir mesafeden birinin, "Oğlum komutanım eğer uyanırsa var ya, iflahımızı..." diyen bir fısıltı duydu. Bu esnada kulaklarına ilişen sese rağmen tepkisiz kalmak için kendisiyle savaşırken, sesin sahibinin Meriç olduğunu fark etmesi de çok uzun sürmedi. Söylediği kelimelere ve ve etraftaki hareketliliğe bakılırsa yalnız da değildi. Kaşları hafifçe çatılırken, "Sus oğlum, uykusu çok hafiftir bilirsin." diye farklı bir kişiye ait bir fısıltı daha duydu. Durakladı. "Aslında, kapıya elimizi attığımız anda çoktan uyanmış olması lazımdı." Bu sesin sahibi ise Onur'du. Burnunu daldırdığı saç tutamlarının arasından derin, içli bir nefes aldığı sırada ciğerlerini dolduran koku bir an için bütün algılarıyla oynadı. Baş ucundaki fısıltıların artması sebebiyle kollarının arasındaki bedenin hareketlendi ve tam o anda işler sarpa sardı. Dudakları Vera'nın kulağının birkaç santim altına, çenesinin başlangıç noktası ile boynu arasında bir noktaya temas etti. Dudaklarına yaslanan yumuşacık tenden yayılan koku göğüsünün aldığı nefesle kontrolsüzce kabarmasına yol açtı. Onu üçüncü kez öpüyordu.
Bu sırada bir iki adım kadar gerileyen adım seslerine ek olarak, "Sesinizi kısmaz ve biraz daha kulağının dibinde konuşursanız ikisi de uyanacak." diye bir fısıltı onlara eşlik etti. Bu sesin sahibi ise Ömer'di. Gitmeyeceklerini, başlarında konuşup, rahatsız edici bakışlarını üzerlerinde tutacaklarını anladığı anda başını hafifçe geri çekerek Vera'nın çenesinin başlangıç noktası ile boynu arasındaki o noktadan dudaklarını güç bela ayırdı ve gözlerini aralayarak kısık bakışlarını direkt olarak birbirlerini izleyen dört adamda dolaştırdı. "Susmayı düşünmüyorsunuz anlaşılan. Burada ne işiniz var? Eğitimizin yok mu sizin?"
Boğuk, pürüzlü fısıltısını duyar duymaz, "Komutanım?" diyen Yasir ile bakışlarını direkt ona yönlendirirken bir yandan da kollarının arasında, her şeyden habersiz masumca uyumaya devam eden Vera'nın üzerindeki örtüyü ensesine kadar çekti. Onu ne kadar süredir izliyorlardı? Odaya izinsiz nasıl girebiliyorlardı? Göğüsü aklından geçen düşünceler ile hırsla kabarırken, "Geçmiş olsun demek için gelmiştik." dedi Yasir.
Onur boğazını temizlerken çıkardığı yüksek ses yüzünden delici bakışlarının bir sonraki hedefi olmaya hak kazanırken, "Komutanım, yanlış anlamazsanız... Vera Hanım artık ciddi ciddi yengemiz mi?" sorusu ile bütün gözlerin hızla kendisine çevrildiğini hissetti. Bu sorunun cevabı oldukça basitken susmayı tercih ederek bakışlarını, dudaklarını aralamak üzere olan Meriç'e çevirdi. Boynunu yalayan ılık, düzenli nefesler sayesinde aklı yeterince allak bullak olmuyormuş gibi bir de arkadaşlarının soruları ile ilgilenmek zorunda kalmıştı.