• 5.3 •

56.7K 4.1K 1.8K
                                    

•••

(Yayımlanma Tarihi; 01

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Yayımlanma Tarihi; 01.05.24)
•••
❤️ Yıldızımızı parlatalım. ❤️

| Vera KURT |

Hayat bizi oradan oraya savururken yaşadığımız bütün duygular da o savrulma esnasında kaybolup gidiyordu. Belki de hatırlanmamak için göz ardı ediliyordu. Bilmiyordum ama bildiğim tek şey, Gökmen'in dedesi tarafından geçmişte çok yara aldığıydı. İki hafta önce, o hastane koridorunda kulaklarıma dolan o ağır cümleler bir haftaya yakın kendime gelemememe neden olmuştu. Gökmen'in birkaç gün içine kapanması, bana her ne kadar hissettirmemek için çaba sarf etse de içinde yaşadığı iç savaşı, duygusal çöküntüsü benim de psikolojimi derinden sarsmıştı.

Acı çekmesi ve bunun benim gözlerimin önünde gerçekleşmesi, bedenime canlı canlı derimi yüzmeleri ile eş değer büyüklükte bir acı veriyordu. Dayanamıyordum. Onca şeyi yaşayan o olmasına rağmen bu yaşımda geçmişinde ona yapılanları kaldıramıyordum. Üzerimden atamadığım, ağlayarak, bağırarak içinden çıkamadığım olaylara bir yenisi daha eklenmişti. Geçmişte canımın canını çok yakmışlardı ve benim bu konuda elimden hiçbir şey gelmiyordu.

İçinde bulunduğumuz bu buruk ve kapanık ruh halinden sıyrılmamıza vesile olan şey, Gökmen'in beni tatlı yemeye gidelim adı altında evden çıkarması, tatlıcıda dört çeşit tatlı ile beni beslemesi ve bir anda, hiç bilmediğimiz bir gelinlikçi dükkanının önünde birdenbire durması olmuştu. İlk başka önünde durduğumuz oldukça büyük bu dükkanı yeni gördüğünü ve çeşit sayısının bolluğu sebebiyle gelinlik modellerine birkaç dakikalığına bakmak isteyip istemeyeceğimi sormuştu ama sonrasında... İçeriye girdiğimiz anda mağaza görevlisinin onu ismi ile karşılanması yakayı ele verdiği ilk andı.

Göz göze gelişimizi ve bana mahçup bir ifadeyle bakışını dün gibi hatırlıyordum. Bir şeyler sakladığı zamanlarda bu ifadeye bürünüyor ve tıpkı o gün yaptığı gibi ensesindeki saçlarını birkaç saniye karıştırıyordu. Artık onu kendimden daha iyi tanıyordum. İlk olarak beni bir soyunma kabinin önüne oturtmuş ve elinde siyah kılıflı bir takımla kendisini deneme kabinin içine adete atmıştı. Bu hareketine oldukça şaşırmıştım çünkü şimdiye kadar yaptığımız hiçbir alışverişte kendisi için bir şey denememişti ama sonrasında... Tam anlamıyla dilim tutulmuştu. O dışarıya çıkıp bana doğru yürüyene kadar üzerindeki takımın, benim internet üzerinden beğendiğim damatlık olduğunu anlayamamıştım bile. Ve onu -zaten satılan bir damatlığı- nereden bulduğunu dakikalarca düşünmüştüm.

Ceket sanki bedene göre yapılmış gibi tam omuzlarına oturmuş, kollarını ve kaslı gövdesini tam anlamıyla sarmıştı. Çok dar değildi. En azından ona hareket özgürlüğü sağlanacak kadar bir alan bırakılmıştı. Uzun boyu, yakışıklı yüzü ve kaslı fiziği bir takım elbiseyi en fazla ne kadar iyi taşıyabilirse o kadar iyi taşımıştı. Büyüleyici bir andı. Gözlerimi bir süre üzerinden ayıramamamın tek sebebi de buydu. Olması gerektiğinden fazla iyi olmuştu. Onu her daim üniformalı ya da ev hali ile gördüğüm için bu resmi haline tam anlamıyla bayılmıştım. Ona başka farklı bir hava katmıştı.

MÜNFERİTWhere stories live. Discover now