• 3.5 •

69.6K 4.9K 2.3K
                                    

•••

(Yayımlanma Tarihi; 16

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Yayımlanma Tarihi; 16.06.2023)
•••

Her acı yürekten yüze bir çizgi çekermiş.
Ve... Acıya en yakın olanlar,
Güce de en yakın olanlarmış.

| Vera Kurt |

Hiçbir acı hafiflemiyormuş, yalnızca alışıyormuş insan. Zor da olsa dayanıyormuş acıya. Dayanıklı hâle geliyormuş. Tam üç hafta geçti. Acıya tanık ve aynı zamanda ortak olduğumuz o anların ardından zar zor geçen bir üç hafta yaşadık. Burcu ablanın kapısını çalan o acı verici haberin ardından günler sanki bir ipe bağlı gibi zar zor ilerlemeye başladı. Sindirmesi en zor duyguyu, yürek yangınını da sindirdik. Belki öyle sandık. Belki de sadece kabullendik.

Acının elle tutulur, somut bir hali olsaydı eğer bunu hiç düşünmeden elem dolu Burcu ablayı göstererek tarif edebilirdim. Birbirini gerçek anlamda sevdiğine inandığım, birbirlerine olan aşklarına kendi gözlerimle şahit olduğum ilk insanlar onlarken şimdi acılarına şahitlik ediyor olmak tam manasıyla berbat hissettiriyordu. Bir kadın, canı pahasına sevdiği adamı kaybettiğinde nasıl ayakta kalabilirdi ki? Ama Burcu abla kalıyordu. Ocağına ateşler düşen bir kadın olarak yaşadığı o yürek yangınına rağmen öylesine güçlü, öylesine sağlam durmaya çalışıyordu ki bu haline hayran olmamak elde değildi.

Sevdiği adamı, canını o hain saldırıda kaybettiği gün dün gibi aklımdaydı. Zihnimde acı başlıklı binlerce kesit olan o anlara bir yenisi daha eklenmişti. O gün ona verilen sakinleştiricinin ardından kendine geldiğinde baş ucunda Yasir, Kaan, Ömer abi ve Gökmenle birlikte uyanmasını bekliyorduk. Nasıl evden ayrıldığımızı ya da oraya ne ara vardığımızı hiç bilmiyordum. Her şey saniyelik bir zaman diliminde işliyormuşçasına hızlı yaşanıyor ve gerçekleşiyordu. Burcu abla o gün tamı tamına iki saat boyunca tek bir noktaya odaklanarak gece boyunca tek bir kelime bile etmemişti. Sessiz olan yalnızca o da değildi. Hepimizin dili o gün, o gece lâldi.

Gökmen... Yorgun, üzgün ve çaresizdi. Önce İlyas Bey'in, şimdi ise Engin abinin art arda gelen ölüm haberleri onu da en az Burcu abla kadar derinden sarsmıştı. O acı haberi aldığımız günden bu yana geceleri doğru düzgün uyumuyor, Burcu ablanın uyuduğundan emin olmadan da eve girmiyordu. Evet, Burcu abla Gökmen'in bütün ısrarlarına rağmen onu bizimle kalmaya ikna edememişti. Gökmen sırf yalnız kalmasın diye yanına karargahdaki arkadaşı olan Gülsüm adımda bir kızı bıraksa da aklı hep ondaydı. Bu durum bazı geceler hiç uyumamasına sebep olsa da şikayeti uykusuzluğundan çok çaresizliğineydi. Burcu ablanın geçen her gün daha da sessizleşmesine rağmen dimdik ayakta duruşu, biraz olsun toparlandığını hissettirerek onu da kendine getirmişti ancak düşüncelerinden, aklını kemiren o sorulardan kaçmak için kendisini bu sefer de raporlara vermişti. Durmak, düşünmek istemiyordu. Belki de haklıydı. Yapabileceği en iyi şeyi yapıyor ve acıyı kabulleniyordu.

MÜNFERİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin