• 2.8 •

100K 7K 3.5K
                                        

•••

(Yayımlanma Tarihi; 16

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Yayımlanma Tarihi; 16.03.2023)
•••
(2,5K 🌟 Oy / 2,5 K 💭 Yorum)
Sınırları zorlayalım.
İşim dolayısıyla hızınıza yetişemiyorum. ❤️

| Vera Kurt |

Dünün üzüntüleri ve bugünün endişeleri ile donatılan bir kalpten yarın için umutla güzel bir şeyler beklemek çok komik değil miydi? Belki ancak ben umudumu tam da yitirmişken yeniden bulan birisi olarak bekliyordum. Yanımda bana güven veren, beni koruyan bir adam varken bazı zamanlar bunlar çok basit şeyler gibi bile geliyordu. Bazı zamanlar ise yanımda olan bu muhteşem adama rağmen içimde bir korku büyüyor, hiçbir şey çare olamıyordu. Bu anlar oldukça nadir olsa da şu anda o nadir anlardan birindeydim. Korku ile korkusuzluk arasında. Arafta.

Göğüsümde git gide büyüyen korku ve endişe ile gözlerimi kırpıştırırken elimde olmadan titreyen sesimle, "Başım yine belada mı?" diye sordum. Hissettiğim duyguları benimle birlikte o da en derinlerinde hissediyormuş gibi başını hafifçe iki yana salladı. Parmakları kollarımı sardı ve küçük bir dokunuş ile bulunduğu yeri usulca okşadı. "Değil. Korkma, bana o günü anlatmaya devam et."

Birkaç adımda, dakikalar önce kalktığı refakatçi koltuğundaki yerini alırken oturmam için kendi yatağını işaret etti ancak birbirine giren duygu durumum yüzünden yerimden bir milim bile kıpırdayamadım. "Ben, askerlerden haberini aldıktan hemen sonra evden ağar topar ayrıldım. Kapıdaki askerlerden beni sana getirmelerini istedim ama onlar böyle bir talimat almadıklarını söyleyerek beni yeniden evime yolladılar." Hızlı bir nefes aldım. "Pes etmedim ama onlar da etmediler. Son bir kez daha denedim ama ısrarla beni sana getirmeyeceklerini söyleyince... çatıdaki askere yalan söylemek zorunda kaldım. Özür dilerim. Yapmamam gerekiyordu ama o an düşünemedim."

"Bunu onlarla daha sonra çözeceğim, sonra?" Başını hafifçe sallarken gözleri hafifçe kısıldı. Sanırım benim bir sözüme inanıp kaçmama izin veren askerden ziyade beni ona götürmeyenlere karşı söylediği bir şeydi bu sözler.

Gözlerimi gözlerinden kaçırırken az sonra duyacaklarına verebileceği en absürt tepkiyi düşünmeye devam ediyordum. Dudaklarımı ıslattım ve koyu kahvelerinin aniden oraya düşmesine neden oldum. Bakışlarının odağını tespit etmem, bir an için sanki bir arabanın içinde bayır aşağı iniyormuşum gibi midemin kasılmasına yol açtı. Başımı hafifçe iki yana sallayarak saçma bir şekilde hem kendimin hem de onun dikkatini dağıtırken boğazımı temizleyerek, "Çatıdan aşağı baktığımda bir tente gördüm." diye mırıldandım. "Önce tenteye oradan da karşı binaya ait olan taş sınıra atladım."

Kelimelerim birbiri ardına sıralanırken yüzünde oluşan o duygu zincirini nasıl anlatabileceğimi bilmiyordum. Şaşkınlık, endişe, korku ve daha niceleri bir bir yüzünde sırasıyla misafirlik etti. Kaşlarını çatıp bana biraz daha yaklaştığı sırada yüzüne yerleşen o inanamaz bir ifadeyle, "Ne yaptın? Ne yaptın?" diye sordu. Aslında bu soru anlamadığından değil de tekrar etmemi istemesinden kaynaklanıyor gibiydi. Bakışlarımı kaçırarak mahçup bir ifadeyle isteğini yerine getirdim. "Atladım."

MÜNFERİTWhere stories live. Discover now