6

14.1K 1.7K 1.9K
                                    

Oy sınırı: 165
Yorum sınırı: 410

Pazartesi gelip çattığında Jisung her ne kadar kızgınlığını fiziksel olarak Minho sayesinde çok rahat geçirse de bastırıcı ilaçlarını almış ve okula gitmek üzere dışarı çıkmıştı.

Kapısını kapatıp kilitledikten sonra anahtarını cebine koydu ve bahçesine doğru adımlamaya başladı. Demir, kırmızı bahçe kapısını açıp dışarı çıkarak bahçe duvarının beton zeminine oturdu. Ayakları yere değmediği için bir ileri bir geri sallıyordu.

O sırada arkasındaki evin kapısının açılma sesi kulaklarını doldurmuştu. Kafasını çevirip o tarafa baktı.

Minho, siyah tişört ve yine siyah bir eşofmanla dışarı çıkıyordu. Jisung'la birkaç saniyeliğine göz göze gelseler de küçük olan tekrar kafasını önüne çevirmiş ve salladığı ayaklarına bakmıştı.

Genç alfa, bahçelerinden çıkıp arabasına doğru yürüdü. Aralarındaki tuhaf atmosferi metreler olmasına rağmen ikisi de hissediyordu. Jisung, kafasını kaldırıp Minho'nun sırtını inceledi. Birlikte oldukları geceden ufak kesitler aklına gelmişti böylelikle. Hızla kafasını iki yana sallayıp bakışlarını kaçırdı ve uzaklaşan arabanın arkasından öylece baktı.

Dün bütün gün evinde oturmuş ve neler olduğunu sakin kafayla düşünmüştü. İlk kez kızgınlığını biriyle geçirmişti ve açıkçası çok kolay atlatmasıyla pişmanlığı da bir miktar azalmıştı. Yine de Minho'nun ona bilerek evine gelmiş muamelesi yapmasını bir türlü unutamıyor, her aklına geldiğinde sinirleniyordu.

Bundan sonrası ise... bilmiyordu Jisung. Sadece olayları akışına bırakacak ve zorunda kalmadıkça onunla diyalog kurmamaya dikkat edecekti.

Düşüncelerine dalmışken arkasındaki kapı tekrar açılmış, Chan neşeyle ve her zamanki samimi gülümsemesiyle bahçeye çıkmıştı. "Günaydın Jisung."

"Günaydın Chan hyung!" Jisung oturduğu duvardan atlayıp poposundaki tozları eliyle silkerek arabasına doğru ilerleyen bedenin arkasından yürüdü ve beyaz arabaya bindi.

Çok geçmeden okula vardılar. Jisung'ın bugün neyse ki sadece üç saat dersi vardı ve birisi hemen başlıyordu. Yine de Chan'la birlikte kafeteryaya inmiş ve arkadaşlarına selam vermek istemişti.

İkisi birlikte çoktan her zamanki masalarına yerleşmiş olan arkadaşlarının yanına doğru ilerlediler. Chan kendini anında Seungmin'in yanına atıp yanağından bir öpücük çalmıştı.

Jisung ise arkası ona dönük olan Felix'in omuzlarını tuttu. Sarışın genç ona doğru döndüğünde Jisung gülümsemiş ve günaydın diyerek yanına oturmuştu.

"Günaydın Ji, nasılsın?"

Jisung omuzlarını silktiğinde cam kenarındaki Minho'nun bakışları ona kaydı. Dudakları arasındaki sigarayı çekip havaya doğru üfledikten sonra karşısındaki Changbin'le bir şeyler konuşmaya devam etmişti.

O sırada tuvaletten gelen Jeongin, kendini Hyunjin'in yanına bıraktı. Seungmin gülerek betaya sataşmıştı. "Oğlum senin prostat sorunların falan mı var?"

Jeongin ona dil çıkardı. Gün içinde sağlığına dikkat ederek çok su içtiği için, tuvalete de normalden birkaç kez fazla gidiyordu. Arkadaşları ise bu durumu kullanıp onunla dalga geçmeye bayılıyorlardı.

Hyunjin yanındaki bedenin yanaklarını sıkmaya başlarken bir yandan da "Benim bebeğimle uğraşma Seungmin." nidalarını sesini incelterek ortama bırakıyordu. Jeongin yüzünü buruşturup Hyunjin'in ellerine vurarak ondan kaçmaya çalışsa da alfanın elinden kurtulmak pek kolay değildi onun için.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now