31

10.8K 1.5K 1.3K
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Oy sınırı: 410
Yorum sınırı: 400

Ertesi gün valizler hazırlanmış, ev toplanmış, artık Seul'e dönme vakti gelmişti. Hepsi ellerindeki eşyalarıyla evin önündeki sokakta bekliyorlardı. Babalar, evleri ve bahçe kapılarını güzelce kilitledikten sonra ailelerinin yanına geldiler.

Havaalanına yürüyerek gidemeyecekleri için birkaç tane taksi çağırmışlardı. Eşyalarını yerleştirdiler, ardından da bedenlerini. Arabayla yol kısa sürüyordu ki çok geçmeden havaalanına varmışlardı.

Uçaklarına az kalmıştı, Jisung ve Jeongin uçak kalkmadan hemen önce tuvalete gitmişler ardından da yerlerine yerleşmişlerdi. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir uçuşun ardından uçak karaya güvenle iniş yaptı. Jisung'ın biraz midesi bulanmıştı uçakta verilen atıştırmalıklardan yediği için.

En sonunda hepsi havaalanının kapısından çıktılar ve temiz havayı ciğerlerine çekip nefes aldılar. Jisung'ın annesi oğlunun yanına gelip elini onun koluna koydu. "Bizimle gelmek ister misin?" diye sordu. Tek başına kalması annesini endişelendiriyordu şimdi.

Ancak Jisung gülümseyip kafasını iki yana sallamıştı reddederek. "Önemli değil anne, merak etme sen. Bir şey olursa ararım." Bayan Han yine tam ikna olmasa da başını onaylarcasına salladı. Ardından büyükler çocuklara sarılıp onlarla vedalaştılar. Felix ise Changbin'e kocaman sarılmış ve yanaklarına birkaç öpücük bırakmıştı. Ailesiyle birlikte otoparktaki arabalara doğru ilerledi.

Changbin, Hyunjin ve Jeongin de arkadaşlarıyla vedalaşıp Changbin'in arabasına doğru yürümeye başlamışlardı. "Jisung, benimle gel, yorulmuşsundur." Minho'nun konuşmasıyla bakışlar ona döndü. Seungmin'in yüzünü bir gülüş kaplarken Jisung ise onu onayladı. Chan önce sevgilisini bırakacağı için onunla giderse beklemek zorunda kalacaktı çünkü.

"Görüşürüz o halde." Diyerek birbirlerine veda ettiler. Minho ve Jisung, alfanın siyah arabasına doğru ilerlemeye başlamışlardı. İkisi de sessiz ve genel olarak yorgunlardı. Dünkü öpücüğün ardından da konuşmamışlardı. Sanki hiç olmamış gibi davransalar da içlerinde heyecanlıydılar.

Minho kendisinin ve Jisung'ın valizini sonunda yanına vardıkları arabanın bagajına yerleştirirken Jisung ise çoktan ön koltuğa yerleşmişti bile. Hamile olduğu için normalden daha yorgun hissediyordu.

Çok geçmeden Minho da sürücü koltuğuna yerleşti. Süren sessizliğin ortasında arabayı çalıştırdı ve direksiyonu çevirerek park alanından çıkıp yola koyuldu. Havaalanı şehrin dışına yakın olduğu için yolları fazla olmasa da uzun sayılırdı. Jisung başını cama doğru çevirdi ve geriye atıp koltuğa yasladı. Dışarıda gittikçe çoğalan ağaçları ve soluk renkli binaları izlerken en sonunda uyuyakalmıştı.

Yolculuğun kalanı da Jisung'a uyuduğu için, Minho'ya ise huzurlu bir ortamda olduğu için çok kısa gelmiş, ışık hızında geçmişti. Alfa olan arabayı evlerinin önüne park ettikten sonra emniyet kemerini açarak arabadan indi ve Jisung'ın tarafına doğru ilerledi. Onun kapısını açtıktan sonra içeri eğilmiş küçüğün emniyet kemerini de çıkarıp hafifçe geri çekilmişti yüzünü görmek adına.

Bakış açısına giren suratla gülümsemesi yüzüne yayılmıştı alfanın. Jisung her zamanki gibi aralık, büzülmüş dudakları ve tombiş, koltuk tarafından bastırılmış yanaklarıyla çok tatlı gözüküyordu gözüne. Minho, bakışları küçüğün tek tek ayrılmış kıvrık kirpiklerine değdiğinde kendine söz verdi; daha uzun bir zaman aralığında tek tek sayacaktı güzel ipeksi kirpiklerini.

Ancak şu anda Jisung'ın rahatça evine girmesi gerekiyordu, bu yüzden işaret parmağıyla yanağını dürttü. "Jisung." diye seslendi yumuşacık sesiyle. Ardından parmağının tersini yumuşak teninde gezdirdi ve tekrar seslendi.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now