30

10.5K 1.5K 948
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Oy sınırı: 400
Yorum sınırı: 500

Seungmin'i, onun arkasında da gülümseyerek ilerleyen Chan'ı görmesiyle herkes şaşırmış ve yanlarına doğru gitmişti.

"Lan!" dedi Hyunjin. "Ne işiniz var burada?"

"Sürpriz!" Chan, dün Minho'yla telefonda konuşurken Day6 konseri olduğunu öğrenmiş ve akşam olduğu için stajına denk gelmediğini görünce bir uçak bileti alıp sevgilisine sürpriz yapmak istemişti. Hem de arkadaşlarını görmüş olacaklardı. İkili böylelikle kısa bir yolculuğun ardından buradaydılar. Herkesle tek tek sarılıp özlem gidermişlerdi.

"Ay çok heyecanlandım bak." Felix yerinde zıplarken Changbin'le çıktıkları haberini sonradan gelen ikiliye verdi. Seungmin 'Zaten ben biliyordum.' bakışlarını atarken Chan ise kutlamıştı onları.

Hep birlikte bir köşeye geçmişlerdi yine. Güneş yavaştan batmaya başlamıştı. Sahnenin çevresindeki renkli ışıklar açıldı ve krem renginin en güzel tonu olan ılık kumlardaki insanları aydınlattı. Chan, arkadaşlarına stajda yaşadığı olayları anlatırken Seungmin ise Jisung'ın yanına ilerlemişti yavaşça. Vardığında ise kolunu omeganın omzuna attı.

"Nasılsınız?" dedi kaşlarıyla onun karnını işaret ederek, gülümsüyordu. Jisung başını Seungmin'in koluna yasladı, derin bir nefes aldı deniz havasını içine çekerek. "İyiyiz." diye cevapladı arkadaşını. İkili biraz sohbet ettikten sonra sahneden birkaç enstrüman sesi geldiğinde Seungmin'in dikkati hemen dağılmıştı. Day6 üyeleri sahneye çıkmış, son kontrollerini yapıp insanlara selam veriyorlardı.

Çok geçmeden kalabalık gittikçe artmaya başlarken, konser başlamıştı. Birkaç şarkıdan sonra büyükler sahildeki bir kafeye oturmak üzere çocuklardan ayrıldılar. Chan, Seungmin'in elinden tutmuş rastgele dans ediyorlardı. Hyunjin garsonların peşinden koşarak atıştırmalık kovalıyo,  Jeongin ise içecek almak üzere herhangi bir yer arıyordu.

Felix ve Changbin de aynı şekilde dansa katılmışlardı. Jisung, arkadaşlarını izlerken gülümsüyordu. Minho ise diğerlerinden biraz uzak bir yerde sigara içiyordu. O sırada, elinde beş paket kekle dönen Hyunjin birini Jisung'a uzattı. Genç omega arkadaşına teşekkür edip çikolatalı keki almıştı. Paketi açıp yemeye başlarken Minho da onların yanına geldi.

Jeongin aldığı içecekleri Hyunjin'in zaten dolu olan ellerine tutuşturup tuvalet arayışına başlarken havanın iyice kararmasıyla sahne ışıkları arttı. Yavaş ritimli bir müzik başladığında ise Chan, Seungmin, Felix ve Changbin dahil büyük bir kalabalık eşleşmiş ve dans etmeye başlamışlardı.

Bu şarkıyı çok seven Jisung bakışlarını arkadaşlarında gezdirmiş ve yanındaki Minho'ya dönmüştü. Ona biraz daha yaklaştı, sigara kokusu artarken işaret parmağıyla onu dürttü. "Minho."

"Hm?" Genç alfa omegaya dönerken tek kaşını kaldırıp sorar gözlerle baktı. Jisung sağ tarafındaki Minho'nun sol elini tutup kendi belinin etrafına koymuştu. Alfa olan onu anlayarak arkasına geçti ve kollarını arkadan Jisung'ın beline sarıp karnının üstünde birleştirdi.

Omega huzurlu feromonlarını yaymaya başladığında yüzüne de bir gülümseme yerleşmişti. Ellerini karnının tam üstündeki Minho'nun ellerine koydu ve başını da geriye atıp alfanın omzuna yasladı. Çok güzel hissediyordu, bebeği henüz daha küçük olsa da Jisung'a göre babasının dokunuşlarını hissediyor olmalıydı.

Gözlerini kapattı genç omega, müziğin sesi böylelikle daha belirgin olurken arkasındaki beden tüm vücuduna büyük bir güven aşılıyordu. Minho'ya yaslandığı için fark etmişti ayakta dururken ne kadar yorulduğunu.

"İyi misin?" diye sordu Minho hissediyormuş gibi, aslında hissediyordu da gerçekten. "Yoruldum." diye bir cevap aldı omegadan, yüksek müzik sesinin arasından seçebildiği kelime onu harekete geçirmişti.

Jisung'ın belindeki kollarını çözdü. Omega olan tam itiraz edecekti ki Minho onun elini tutup kalabalığın ortasında ilerlemeye başlamıştı. Jisung sesini çıkarmadı ve onu takip etti sadece. Kalabalıktan kurtulduktan sonra sahil yolunu takip ederek yürüdüler. Ne zaman ki müzik sesi uzaktan gelen boğuk bir melodiye dönüştü o zaman durdu Minho. Yere, kumların üzerine oturdu. Elinden tuttuğu omegayı da kucağına çekti.

Jisung da onun bacakları arasına yerleşmişti. Sırtını Minho'nun güçlü göğsüne yasladı. Alfanın kolları yine beline sarılırken Jisung gözlerini kapatmış, hafif serin esen rüzgarın saçları arasında bıraktığı hisse odaklanmıştı. "Daha iyi mi?" dedi Minho. Omega kafasını sallayarak onu onayladı.

Alfanın bu hareketleri Jisung'ın içinde yeşeren umudu suluyordu sanki. İçinde büyüyen hamile olduğunu söyleme isteği artsa da bastırdı. Yine de öbür ihtimal de vardı ve Jisung bu anın bozulmasını hiç istemiyordu.

"Yarın dönüyoruz." dedi omega. "Aslında istemiyorum."

"Neden?"

Derin bir nefes verdi Jisung. Seul'un karamsar şehir havasına dönmeyi istemiyordu. Oraya döndüğünde sorumluluklar daha net omzuna binecekti. Doktora gitmesi, en önemlisi Minho'yla konuşması gerekiyordu. Bütün bunları ona anlatmak yerine sadece omuzlarını silkti ve işaret parmağıyla ileride dalgalanan sakin denizi gösterdi. "Burası huzurlu." dedi ardından.

Minho kafasını onaylar biçimde salladı, biten müziği takip eden yeni bir melodi geldiğinde hareketlendi. Bir elini çekip cebine atacakken Jisung onun bileğini tutmuştu, tekrar karnının üstüne koymasını sağladı. "Yanımda içme, lütfen." dedi. Minho onun niye birden bire istemediğini anlamasa da sormadı.

Jisung Minho'nun usul usul yayılan feromonlarını daha çok hissetmek adına bacaklarına kendine çekti ve yerinde biraz daha dikleşerek kafasını yan çevirdi. Böylelikle burnu büyük olanın tam feromon bezlerinin üstüne gelmiş oluyordu. Minho ise bakışlarını uçsuz bucaksız görünen denizden çekip Jisung'a bakmak için eğilmişti.

Böylelikle gözleri birleşirken, birbirlerine çok yakın olduklarını fark ettiler. Minho'nun bakışları Jisung'ın kırmızı dudaklarına kaydığında kalp atışlarının hızlanması da gecikmemişti elbet. Omeganın da içi büyük bir heyecanla dolarken ona eşlik ediyordu.

Konserden gelen boğuk müzik sesi dalgaların kıyıya vuran huzurlu sesine karışırken, ilk hamle alfadan gelmişti. Minho dudakları arasındaki mesafeyi yavaşça kapatmış, Jisung'ın yumuşak dudaklarını kendininkilerin üstüne kapatmıştı.

Birkaç saniye nefeslerini tutup öylece beklediler, ardından Jisung'ın dudaklarını aralamasıyla Minho'nunkiler de hareketlenmişti. Yine yavaştı bu öpücük, sanki birbirlerinin tadından çok ruhlarının birmiş gibi hissettirmesine odaklanmışlardı bu sefer de.

Jisung, Minho'nun kollarının üzerindeki elini sıkılaştırdı. Dudaklarının ardına gizlenen kelimeler sanki ruhları aracılığıyla aktarılıyordu birbirine. Nefessiz kalana kadar yavaşça öpüştüler ay ışığının altında.

Onlar bilmese de ikilinin buram buram aşk kokulu feromonları birbirine karışırken şeftali ve lotus çiçeğinin henüz zayıf güzelliği süslemişti etraflarını.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin