35

11.1K 1.4K 1.2K
                                    

Ertesi sabah Jisung yeniden her zamanki gibi mide bulantısıyla uyanmıştı. Koşarak banyoya gitti, artık alıştığı için daha uzun süre tutabiliyordu bu yüzden Minho'yu uyandırmamayı başarmıştı. Her sabah olduğu gibi midesini boşalttıktan sonra sifona bastı. Elini yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçaladı.

İşi bittiğinde ise odasına geri döndü. Dün yerde bıraktıkları dolap parçalarına basmamaya özen gösterirken kapalı perdesini açtı ilk önce, ardından ise camı açarak içeriye biraz temiz hava girmesini sağladı. Birkaç saniye camın önünde oyalandıktan sonra ise arkasındaki yatağa geri dönmüştü.

Bir kere uyandığından tekrar uyuyabileceğini sanmıyordu. Dikkatle Minho'nun yanına yerleşti ve ellerini yanağının altına koyarak büyüğünün yüzünü incelemeye başladı. Güneş ışığı çok güzel aydınlatıyordu her bir kirpiğini. Dalgalı, kahverengi saçları alnından yastığa doğru dökülmüştü. Dudakları öne büzülse de sert yüz hatları her türlü belliydi, çene hattında belli belirsiz çıkan sakalları, Jisung'ın içinde ona dokunma isteği yaratmıştı.

Ancak omega ona dokunmayı es geçerek derin bir iç çekti, her şeyin fazla aceleyle gerçekleştiğini biliyordu. Minho'nun yüzünde belirgin bir yorgunluk vardı. Omegayı mutlu etmek için elinden geleni yapsa da Jisung, bir şeyler eksikmiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordu kendini. Minho'ya karşı duygularının olduğuna emindi. Emindi ancak bu duyguların tam olarak ne kadar derin olduğu tam bir muammaydı. Büyüğü için de böyle olmalıydı.

Bakışları Minho'nun suratında gezinmeye devam ederken yerinde kayıp biraz daha yaklaştı ona, bununla birlikte Minho da hareketlenmiş, sırt üstü dönmüştü. Hala uyuyor gibi gözüküyordu. Jisung, duraklattığı hareketlerini devam ettirdi ve Minho'nun koluyla omuzunun birleştiği yerin üzerine yattı. Şimdi bergamot ve nane kokusu daha çok hissediliyordu.

Onu uyandırmak istemediği için birkaç dakika dinlendikten sonra kalkmıştı yerinden. Sessizce odadan çıkıp kapıyı kapattı ve aşağı adımladı. İlk önce saate baktı, uyanmak için iyi bir saat olduğuna karar vermişti ki mutfağa doğru ilerledi. Buzdolabından çıkardığı malzemelerle güzel bir kahvaltı hazırlamaya koyuldu.

Bu sırada aklında binbir çeşit düşünce dolanmaya başlamıştı. Her şey çok ani olsa da Minho'yu zorlamak istemiyordu, bu yüzden elinden geldiğince yükü kendi omuzlarına alma düşüncesi vardı aklında. Bebeğine iyi bir baba olsa, onunla ilgilense, onun mutluluğunu düşünse yeterdi Jisung için.

Çırptığı yumurtayı omlet yapmak adına önceden yağ döktüğü tavaya koydu. O pişerken ise dolaptan birkaç çeri domates çıkarıp yıkayarak tabağa koyduktan sonra masaya yerleştirmişti.

O sırada Minho ise yatakta yalnız olduğunu fark edip gerinerek uyanmıştı. İlk başta etrafını biraz yadırgasa da gözlerini ovarak doğruldu ve derin bir nefes aldıktan sonra ayaklandı. Saçlarını tek eliyle karıştırarak odadan çıktı ve banyodaki işlerini halletti. Ardından merdivenlerden aşağı indi, mutfaktan gelen seslerle oturma odasını es geçip oraya yöneldi.

Jisung pişen omletleri iki tabağa yerleştirmiş, masaya taşıyordu. "Günaydın!" dedi kapıda dikilen alfaya neşeli sesiyle. Minho bakışlarını Jisung'ın yüzüne çıkarmış ve "Günaydın." diyerek cevaplamıştı.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sordu içeri girerken. Jisung kafasını iki yana sallamış ve eliyle masayı göstermişti. "Her şey hazır." diyerek oturdu sandalyeye. Minho da onun karşısına yerleştiğinde kahvaltılarına başladılar.

İkili yemeklerini bitirdiğinde yine birlikte mutfağı toplamışlardı. Minho, elini kuruladıktan sonra mutfaktan çıktı, telefonunu alıp Chan'ı aradı.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now