14

11.2K 1.6K 1.2K
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

Oy sınırı: 270
Yorum sınırı: 400

Jisung, Minho'yu boşvermişti ve tekrar uykusuna dönecek olmuştu ki ikinci kez çalan telefonu onu rahat bırakmamıştı.

"Ne var ya? Saatin kaç olduğundan haberin var mı senin!?"

"Sekiz dakikan kaldı." Minho sakince cevaplayarak tekrar telefonu kapatmıştı. Jisung bıkkınca bir nefes verdi ve yüzünü kafasının altındaki yastığa bastırarak güçlü bir çığlık attı.

"Nefret ediyorum senden Lee Minho." Söylene söylene ayağa kalkarak banyoya gitti ve rutin işlerini halletti. Ardından altına yırtıkları olan siyah kot bir şort, üstüne ise bebek mavisi bol bir tişört giydi. Oradan direkt okula gideceğini düşündüğü için çantasına ihtiyacı olan şeyleri koyduktan sonra odasından çıktı.

Aynı şekilde anahtarlarını alıp evden de ayrıldı. Yan taraftaki eve giderken hala içinden alfa olana küfürlerini sıralıyordu. Öyleki etraf turuncunun en güzel tonunda yeni yeni aydınlanmaya başlamıştı.

Küçük olan demir kapıya vardığında Chan hyungının içeride olduğunu ve onu uyandırmak istemediğini düşünerekten sırf ruh hastası Minho'ya gıcıklık olsun diye kapıyı kırar gibi çalmaktan vazgeçmiş ve birkaç kez tıklatmıştı.

Sabırsızca ayağını yere vuruyordu. Çok geçmeden kapı açılmış Minho kolundaki saate bakarken gözükmüştü.

"Geç kaldın." dedi uyuşuk bir sesle. Jisung ise sıktığı yumruklarını onun suratına geçirmemek için kendini tutarken dudaklarını birbirine bastırmış ve Minho'nun bedenini itip içeri girmişti. "Geldiğime şükret sen."

Ağzının içinde mırıldansa da Minho duymuştu. Jisung'ın içeri geçmesinin ardından kapıyı kapatıp kendisi de içeri girdi. Genç omega çantasını salondaki koltuklardan birinin üzerine bırakmış ve mutfağa doğru adımlamıştı. Tost makinesinin fişini taktıktan sonra buzdolabına adımladı ve içinden ihtiyacı olduğunu düşündüğü malzemeleri çıkardı.

Bir süre sonra genç alfa salondaki koltukta oturmaktan sıkılmış olacak ki ayaklanarak mutfağa doğru adımlamıştı. Jisung, tostun içine dizdiği domatesleri düzeltirken Minho'nun arkasındaki sandalyeye oturduğunu hissedip sesli bir nefes verdi.

Minho kafasını yana eğip sırtını duvara yasladı. "Portakal suyu da istiyorum."

Jisung malzemelerini dizmeyi bitirdiği tostu gereksiz bir sinirle sertçe kapatıp tost makinesine yerleştirdikten sonra buzdolabını açıp içindeki meyve sularına bir göz gezdirmişti. "Yok." Dedi dolabı da aynı sertlikte kapatmadan önce.

"Kendin sık o zaman." Minho sırıtırken söylemiş, Jisung ise inanamaz gözlerle ona bakmıştı. "Yaz mevsimine giriyoruz?"

"Yani? Dolapta vardı birkaç tane."

Jisung, içinden ona kadar saymaya başlayarak, bir yandan da kendine telkinler vererek kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Tekrar önüne dönüp dolabı açtı ve aşağı kısımdaki sebzelikte olan portakallardan birkaç tanesini aldı.

Plastik sıkacağın olduğu dolaba doğru ilerledi. Arkadaşlarıyla birbirlerinin evlerine çok sık gidip geldikleri için eşyaların yerini genelde bilirlerdi. Sıkacağı bulduktan sonra çekmeceden bir bıçak alıp portakalları yarıya böldü ve sıkacağa koyarak gücünün yettiği kadar bastırarak çevirmeye başladı.

Bir omega olsa da zamanında Minho'yla çok kavga ettikleri için normal omegalara göre biraz daha güçlüydü. Bu yüzden kısa sürede portakalların hepsini sıkmıştı. Ellerini yıkadıktan sonra tostları kontrol edip tabağa çıkardı. Ardından sıkacaktaki portakal suyunu uzun bir bardağa dökerek hala arkasında onu izleyen Minho'nun önüne koydu.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin