22

10.7K 1.6K 1.5K
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Oy sınırı: 320
Yorum sınırı: 450

Tüm ekip büyükler önde, çocuklar arkada sahile inmişlerdi. Güneş yavaştan batmaya başladığından, derin maviliğin üstüne vuran turuncu ışıkları eşlik ediyordu hafif serin esen rüzgâra.

Felix, koluna girdiği arkadaşının durgun yüzünü fark ettiğinde bilerek adımlarını yavaşlatmış ve Jisung'la ikisinin diğerlerinden biraz daha geride kalmalarını sağlamıştı.

"Jisung." diye seslendi. Dalgın omega bakışlarını yerdeki yumuşak kumlardan çekip arkadaşına döndü. "Efendim?"

"Suratının hali beni çok üzüyor." dedi Felix tamamen gerçeği söyleyerek. "Okul yok, arkadaşlarımızla birlikte tatildeyiz, şu an en mutlu olmamız gereken zaman." diye devam etti cümlelerine.

Jisung da başıyla onu onaylamıştı. "Üzgünüm Felix." dedi. "İçimde gitmek bilmeyen bir burukluk var. Böyle hissetmek istemesem de engel olamıyorum."

"Minho hyung yüzünden değil mi?" diye sordu Felix cevabı bilse de. Jisung usulca başını salladı. Sarışın omega bununla birlikte derin bir nefes vermişti.

"Böyle olacağı belliydi." dedi mırıldanarak Jisung. "Biliyordum ama içten içe devam etmek istiyorum."

"Sen acaba bir ihtimal...ondan hoşlanıyor olabilir misin?"

Jisung başını iki yana salladı. "Sanmıyorum ama etkileniyorum. Kurdum onun kurdunu sürekli yanında istiyor. Feromonlarımı baskılamaktan çok yoruldum Felix."

Jisung üzgün bakışlarını arkadaşının gözlerine çıkardığında Felix gerçekten kötü hissetmişti. Eli kolu bağlı gibi hissediyordu ancak Jisung için bir şeyler de yapmak istiyordu.

"Tekrar konuşmayı deneyemez misiniz? Onun da aklı sürekli sende gibi duruyor." Kaşlarıyla ileride, elleri cebinde yürüyen alfayı işaret etti. Jisung alt dudağını ısırdı ve sesli bir nefes verdi.

"Konuşup ne yapacağız? Aşk istemeyen kendisi. Sadece yatmaya devam de edemeyiz."

Haklıydı. Felix bu yüzden susup önüne dönmüştü. Konuşulacak bir şey varsa bunu Minho'nun başlatması gerekiyordu. Felix düşüncelere dalmışken öndekilerin durmasıyla arkada yürüyen ikili de onlara yetişmişti.

"Çocuklar biz şuradaki kafeye gidip oturacağız. İsterseniz gelin, istemezseniz de buralarda takılın." Felix'in annesi, eliyle sahilde sıra sıra dizilmiş kafelerden birini gösterirken gülümsedi. Çocuklar onları onaylarken büyükler çoktan o tarafa doğru yürümeye başlamışlardı.

"Hyung."

"Efendim Jeongin?"

"Benim çişim geldi." Jeongin, Hyunjin'in kolunun altından çıkıp büzdüğü dudaklarıyla konuşmuştu. Hyunjin gülüşünü tutarak iki elini önünde birleştirip küçüğüne doğru havaya kaldırdı dalga geçercesine.

Jeongin ise "Yah! Hyunjin hyung!" nidalarıyla alfanın omzuna sert bir yumruk atmıştı.

"Şaka yaptım Jeongin, bak şurada tuvalet var." İleride soyunma kabinlerinin yanındaki tuvaleti göstermişti. Jeongin koşarak o tarafa doğru ilerlerken Hyunjin arkasından bakıp gülmüş ardından arkadaşlarına dönmüştü.

Yerdeki kumları ayağıyla iteleyen Jisung'a takıldı bakışları. Suratına sinsi bir gülümseme yerleştirip ona doğru koşmuş ve çıplak bacaklarından yakalayıp birden omzuna almıştı. "Sincap biraz ıslanmak istiyor sanırım!"

Denize doğru koştururken Jisung çoktan gülmeye başlamıştı. "Hyunjin! Hemen indir beni! Ay başım döndü vallahi!"

Yerinde tepinmeye çalışırken diğerlerinin bakışları da onları bulmuştu. Minho, kurdunun kıskançlık kokan sesini susturmuş ve bakışlarını Jisung'ın güzel gülümsemesine çıkarmıştı. Onları izlerken yerdeki kumların üstüne oturdu. Cebinden sigara paketini çıkarıp içinden birini dudakları arasına aldı.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now