23

11K 1.5K 1.7K
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Oy sınırı: 330
Yorum sınırı: 500

Ertesi sabah Jisung, başında inanılmaz bir ağrıyla uyanmıştı. İnleyerek doğruldu ve ağzına gelen midesiyle tuvalete koştu. Midesindekileri çıkarıp rahatlamıştı. Derin derin nefes aldı ve sifona basarken ayaklandı. Boğazı kustuğu için tahriş olmuştu ve deli gibi yanıyordu. Lavaboya ilerleyip ellerini ve yüzünü yıkadı. Ağzını çalkaladı ve dişlerini fırçaladı. Ardından odasına dönerek komodinin üstünde duran suyundan birkaç yudum içti.

Şimdi daha iyi hissediyordu, kafasını geriye atıp yatak başlığına yasladı. Derin derin nefesler almaya başladı. Biraz daha sakinleştikten sonra dün geceyi dair kareler zihninde birer birer canlanmıştı.

"Hayır ya!" dedi ağlamaklı sesiyle. Minho'nun onu öptüğünü ve özür dilediğini gayet net bir şekilde hatırlıyordu. Gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Ona koşup sarılmak istiyordu. Omegası alfasını yanında istiyordu.

Düşüncelere dalmışken odasının kapısı tıklatıldı. Jisung hemen yerinde doğrulup dolu gözlerini sildi. Ardından da kapı açılmıştı. Bayan Han, yüzüne yerleştirdiği kocaman gülümsemesiyle içeri girdi, oğluna yaklaştı. "İyi misin?" diye sordu.

Jisung onu başıyla onayladı. "Biraz başım ağrıyor." dedi ardından. Annesi anlayışla karşıladı ve oğlunun alnını öptü eğilerek. "Kahvaltıya gideceğiz, hazırlanıp inersin. Temiz hava ağrını geçirir."

Jisung, annesini başıyla onaylayarak yataktan kalktı, çok hızlı bir duş aldı ve dolabının karşısına geçti. Gözüne kestirdiği kot, kısa bir şortla beyaz bir tişörtü alarak giydi. Tişörtün önünü şortuna sıkıştırdı ve bu sefer de şifoniyerinin önüne gitti. Havluyla kuruladığı saçlarının arasına küçük küçük örgüler örmüştü. Gözüne kestirdiği bir parlatıcıyı da dudaklarına sürdükten sonra hazırdı. Telefonunu ve parlatıcısını cebine koyduktan sonra odasından çıktı ve merdivenlerden aşağı indi.

Salondaki koltukta oturmuş, ellerindeki telefonlardan oyun oynayan Hyunjin ve Jeongin'i gördüğünde güldü.

"Ya Hyunjin! Kolsuz musun abi ya!"

"Bebeğim seni korumaktan görmedim ki adamı!"

"Beni koru diyen mi var sana!?"

"Size de günaydın." Jisung salona girip Jeongin'in yanına oturdu. Alfa ve beta, telefondan başlarını kaldırmayarak ona cevap verdiler. Ardından tekrar tartışmalarına dönmüşlerdi.

"Ay benim çişim geldi. Al Jisung, sakın ölme ha!" Jeongin biraz sonra, elindeki telefonu omeganın ellerine atarak ayaklandı. Üst kata koşup tuvalete girdikten sonra ise aynı hızda geri döndü. Jisung ise önüne çıkan birkaç adamı vurmuştu bile.

"Oha Ji süpersin!" Leşinin artmasıyla Hyunjin'e dil çıkardı. Ardından salona giren Bayan Han, ellerini birbirine vurmuş ve "Hadi çocuklar, kahvaltıya!" diyerek terliklerini giymek için ayakkabılığa yönelmişti. Koltuktaki üçlü de böylece ayaklandı ve ayakkabılarını giyerek dışarı çıktı.

Evlerinin bahçesinden çıktıklarında hemen yandaki ağaçların orada konuşan diğerlerine rastladılar. Minho, evin duvarına yaslanmış; dudakları arasındaki sigarayı çekip dumanı havaya üflerken Changbin ve Felix'in babası da yanında bir şeyler konuşmaya dalmıştı.

Aradaki kısa mesafeyi kapatıp yürüyerek yanlarına geldiler. Kahverengi saçlı alfa, en arkada yürüyen Jisung'ı baştan aşağı süzmüş bakışlarını en sonunda güneşin altında parıl parıl parlayan dudaklarında sabitlemişti. Jisung da ona bakıyordu. Minho'yu görür görmez içinde beliren ağlama isteğini bastırdı. Dünkü öpücüğünü hala saçları arasında hissederken bakışlarını kaçırdı.

They say 'FrIeNdS'/ MinsungWhere stories live. Discover now