Bölüm41 Sıkı Çalışma

2.5K 300 9
                                    

Diğer gün sabah erkenden büyücü ekibi geldi.

Kulede yirmiye yakın büyücü var. Bize Caein ile birlikte toplam yedi kişi gönderildi.

Bu sayı bile çok fazla.

Büyücüler bir çok işle uğraşıyorlar. Bazıları ülkenin başka yerlerinde sorunlarla uğraşırken diğerleri kraliyet ailesini koruyor.

Diğerleri yeni çemberler çiziyor ve yeni büyüler oluşturmaya çalışıyor.

Yani yedi tanesi aslında çok iyi.

Onları ordunun koğuşlandırıldığı yerde karşıladım.

Önce onlar selam verdiler.

-Arendale düküne selamlarımızı sunuyoruz.

-Buna gerek yok sonuçta birlikte savaşacağız.

Savaşa en azından on tane büyücü gelmesini bekliyorum. Sonuçta karşı taraf büyücü açısından her türlü üstünlükle gelecek çok altta kalamayız.

Onlara sahanın yerini gösterdim. Son dakikalar olsa da hatta tamamlanıp tamamlanamayacağı belli bile olmasa da Harry ile bir top geliştirmeye çalışıyoruz.

Bir tane bile olsa yararlı. Ama şuan büyücülerle uğraşmalıyım.

Biz ordunun önüne geldiğimizde hepsi sıralı bir şekilde dimdik duruyorlardı.

-Bu gün ne yapacağımızı biliyor musunuz!?

-...

Herkes büyücülere bakıp neler olacağını merak ediyordu.

Yakınlarda bir tepe var ve tepenin altı orman. Büyücüler burada konumlanıp askerlerin olduğu bölümlerde ilizyonlar oluşturacaklar.

Orduyla ormana yürüdük. Tabi ki yine bölümlere ayrıldılar tek seferde çok geniş alana ayrılırlar ve büyücülerin gücü yetmez.

-Ormanın içinde kırmızı şeritler var! Bunlar aşmamanız gereken sınırları temsil ediyor. Saldırıları bekleyin ve onları savuşturun!

İlk bölüm de kendi için de iki gruba ayrıldı.

Bu iki grupta aynı anda birbiriyle dövüşecekler.

Karşınızdaki kişinin kılıcını veya kendisini yere düşürürseler karşıdaki kişi kaybetmiş olarak kabul edilir.

Caein yanıma geldi.

-Büyücüler hazır.

Askerlere son bir kez göz attım. Herkes yerli yerinde görünüyordu.

Heyecanlı olduklarını hissediyorum.
Caein'e döndüm.

-Ben yerleşince başla.

-Huh? Siz de mi katılacaksınız.

-Hayır ben de savaşacağım.

Sahaya indim ve yerleştim. Bir sürü asker, küçük bir bölge.

Ben mavi takımda yer alırken abim ve Abel kırmızı takımda yer alıyor.

Tepeye döndüm ve kafamı salladım.

Başlama işaretiyle dövüş resmen başladı. Burası dakikalar için de karmaşaya büründü.

Herkes birbirine saldırıyor ve gökten alev topları yağıyordu.

Oldukça gerçekçiler ve vurulduğunu takdirde acı bile hissediyorsun. Ama sadece geçici bir şey ve yara olmuyor.

Bazen alev topları buza, suya veya kayaya dönüşüyor.

Karşımdaki iki kişiyi devirdikten sonra bir su kütlesinden kaçtım.
Ama kavuşum sırasında sırt sırta vermiş Abel ve abimle karşılaştım.

Diğer askerler onlardan korkmuş görünüyordu. Onlara yaklaşmadılar.

-Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!? Saldırın! Savaşta da böyle tereddüt mü edeceksiniz!?

Sonra kenarıda duran askerler ileri atıldı ve ikisine saldırdılar. Geri püskürtülmeleri kısa sürdü.

Ama açıktan yararlanarak ben saldırdım. Şuan eşit bir düello için toparlanmalarını bekleyemem. Sonuçta bu bir ölüm kalım savaşı.

Kılıcım Abel'i devirecek iken abim bana karşı çıktı. Ama püskürtülen askerler bu anı kolladı ve ona arkadan saldırdılar.

Abim bir ikisini devirse de geç kalmıştı.

Abel artık düşecek.

Böylece en büyük rakiplerden birisi elendi. Ama abim hala ayakta.

Fazla olduğumuzu görünce kaçmak istedi.

-Etrafını sarın ve birlikte saldırın!

Abim ne olursa olsun en iyi kılıç ustası onu yenmek kolay değil.

-Tek başınıza onu deviremezsiniz açığını kullanın! Bir açık bulamazsanız gerekirse kendiniz bir tane yaratın. Bu kendinizi feda etmek anlamına gelse bile bu bize zaferi getirecek mutlak adamışlıktır!

Gelen heyecan dalgasıyla askerler bir biri ardına saldırdı. Hepsi hayatları boyu onu yenemeyeceklerini biliyorlardı.

Ama birbirlerine güvendiler.

Ben karışmadım. Bu onların savaşı, onu yenecekler.

Arkadan gelen ateş topunu gördüm. Grubun üzerine doğru gidiyordu.

Ben bağırmak üzereyken bir şeyler oldu. Askerlerden biri abimin dikkati dağılmışken onun üzerine atladı ve onu kendiyle birlikte ateş topuna sürükledi.

Sonunda ikisi de kaybetti ama grubun kalanı kazandı.

Herkesin yüzündeki mutluluğu görebiliyordum ama buna vakit yok.

-Öyle durmayın ve diğerlerine desteğe gidin!

Yerde yatan askeri kaldırdım.

-Aferin asker.

-Sağol!

Orduda eski savaş gazileri de var ve kendilerini oldukça belli ediyorlar.

Hareketleri ve kendini adamışlıkları tamamen farklı.

Ama deminki konuşmam bir şekilde başka bir grubu etkilemiş olacak ki etrafım sarıldı.

Onların hepsiyle teker teker dövüşmek imkansız.

Alanım giderek daralırken kara büyümü kılıca akıttım.

Onları öldüremem. Akıllıca davranmalıyım.

Bir sonraki büyü darbesi sırasında bir boşluk açılacaktır. Bunu kullanmalıyım.

O gelene kadar... Sadece hayatta kal?

Aynı anda bir kaç kişi saldırdı onları savuşturdum. Çok fazla güç kullanamam.

Burada bir sürü büyücü var.

Gelen büyük bir su oku vardı. Düşeceği sırada oradan kaçacağım.

Beklediğim gibi grubun o bölümünde bir açık oluştu.

İleri doğru fırladım ve kaçmak için çevik hamleler yaptım.

Ama büyünün altından geçecekken grup bunu planlamış gibi küçük bir çember oluşturdu ve hepimiz vurulduk.

Haha... Sanırım kendi silahımla vuruldum.

Günün sonunda herkes çok yorgundu.

-Millet! İyi iş çıkardınız. Bu gün yaptığınız takım savaşı savaşta da önem arz ediyor! Canlarınızı hiçe saymayın ama gerekli olan yerlerde feda etmekten çekinmeyin!

Savaşta böyle toplanmalar nadir olur. Çünkü askerler dehşete düşer.

Her taraf kan dolu ve nereden bir saldırı geleceğini bilemezsin. Umarım bu gün anlamışlardır.

Diğer günlerde başka gruplar gelecek ve büyücü grubu dükalıkta kalacak.

Bu antrenman şekli hoşuma gitti.

________
Yazar:Villainesssss

Peki Ya Bir KötülüksemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin