※19※ belaya duyduğum açlık (ve bunun sebebi olan sen)

315 92 234
                                    

"Çok..." Eliz doğru kelimeyi bulamadı başta. "Renkli biriydi."

"Kötü mü oldu, kaç kişi bir iye tarafından festivale davet edilir ki?"

Gülüşüp yola devam ettiler.

"Arkadaşlarını getireceğin festival," dedi Eliz imalı imalı. "Doğru. Unutmuşum."

Erez önce imayı anlayamadı. Kıza aval aval baktı birkaç saniye. Sonra alçak sesle güldü. "Zenith beni İkinci Taş'a verdi. Oradan da arkadaş edindim haliyle."

"İkinci Taş mı?" İyi de orası metalin işlendiği yerdi. "O kolunla seni neden oraya verdi?"

"Gürültülü ve hareketli bir yer istedim. O da beni demir ocaklarına götürdü. Ama metal dövmüyorum. Yani... Çoğunlukla." Bal gibi de yalandı. Zorlukla bastırdığı gülüşünden anlamıştı Eliz bunu. "Ben işin hesap kısmındayım şimdilik. Metallerin hangi oranda karışacağını ayarlıyorum."

"Şimdilik, ha? Anlaşılan seni çeken daha cazip bir iş var."

"Diğer şehirlere gidip iş bağlayanlardan olmak istiyorum. Oradan oraya sürekli dolaşıp duruyorlar. Bir gün bile durmadan." Hevesli bir şekilde gülümsedi. "Şehirdeki en özgürce hareket edebileceğim iş bu."

"Ne yani," dedi Eliz. "Sekizkök'te sıkıldın mı hemen?" Sesindeki kırgınlığı birkaç saniye geç fark etti. Kaşlarını çattı. Ne kırgınlığı canım? Saçmalık.

"Tam sıkılmak demeyelim ona," Erez iç geçirip biraz düşündü. "Sekizkök tüm Taparlu'da bulabileceğin en gelişmiş şehirlerden biri, kabul. Ama aynı zamanda en monoton şehir de."

"Yani... Sırf bunun için takvime fazladan festival eklemişlerdi."

"Kalay Günü gibi mi?" dedi Erez bir parça alayla. Pekala, demek ki maden günlerine ve kutlamalarına katılmıştı. "Sekizkök bir şehirden ziyade koskocaman bir fabrika. Her şey amaca yönelik. İsraf yok, tembellik yok, hesap hatası yok, kaytarma yok, dağınıklık yok. Bir keresinde ocağın işi beklediğimizden erken bitmişti. Ben de o ara ocakta görevli arkadaşlara 'Madem iş erken bitti, gelin Dış Sokaklar'a gidelim' demiştim. Dış Sokaklar'ı bilirsin, şu dağların dışında ama dağa bitişik semtler. Bana sanki önlerinde birini kıtır kıtır kesmişim gibi baktılar."

İğreti ve şaşkınlık dolu bakışı abartıyla taklit ederek kıza bakınca Eliz kahkahasını bastırmak için ağzını eliyle örttü. "Sonra ne oldu?"

"Ne olacak? O günkü planım yattı. Ben de kendime kendi kafama göre başka insanları buldum."

Yani son bir sene içinde Zenith'ten bol bol nasihat ve azar işiteceği diğer arkadaşlarını... Eliz o sahneyi gözünün önünde canlandırabiliyordu. İşten kaytarma peşinde bir grup genç, ocak ustası ve buz gibi bakışlarıyla uygun cezayı seçmeyi çalışan Zenith. "Sorununu anlayabiliyorum. Ömrümün çoğu Sekizkök'te geçti. O monotonluk bazen beni bile yorardı. Ama aynı zamanda bana..."

Kelimeler bir süre zihninde uçuştu. Şehirde Alyaz ile birlikte yalnız kaldıklarında ablasının yanından asla ayrılmazdı Eliz ufak bir kızken. O koskoca, dört kanatlı insanların her biri dağ gibi korkutucu gelmişti ilk zamanlar. Ufacık bir adımı yanlış atsın, hemen iri ağızlarını açacaklar, Eliz'i ham diye yutuvereceklermiş gibi.

Bir zaman sonra Eliz önemli bir durumu fark etmişti: Hepsinin acelesi vardı. Bir yerden bir yere koşuyor, bir şeyler taşıyor, ciddi ciddi konuşuyorlardı. Herkes o kadar meşguldü ki kimse ne Eliz'in tuhaf soy lekelerine ne de Alyaz'ın metalden koluna dikkat etmişti.

KAR VE KÜLDEN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now