※34※ rüzgar saçlarıma dolandı, gök beni selamladı

129 28 38
                                    

Erez uçmaya hazırdı. Ama gövdesine bağladıkları sağ kolu değildi.

Plan gayet basitti. Şekildeğiştiren bulundukları hücrede rüzgarkesen formunu alamazdı. Yoksa Eliz ve Erez'in pestilini çıkarırdı. Dışarıda dönüşecekti ve Eliz'in tarafındaki duvarı yıkacaktı.

Eliz kara şekildeğiştireni pencerenin kenarına bıraktı. Dışarıda iki iye seslerini yükseltmişti. Hala Salikle ve çırağı ile çetin bir tartışma içindeydiler. "Runu'nun Salik'i rahat bırakacağı yok." Sıkkın bir nefes verdi. "Nasıl yapacağız? Ya Salik patlamanın uzağında kalırsa? Ya yağı tutuşturamadan bize engel olursa?"

"Uzakta olması sorun değil. Salik'i binaya ittirebilirim ya da çekebilirim." dedi Erez. "Ama yağ deposunu bulmamız gerekecek." Eliz'e şöyle bir baktı. "Tüm bu planlar iyi hoş ama bir rüzgarkeseni idare edebilecek misin?"

"Ederim." Sonra sesi güvensizlikle bir parça çatladı. "Muhtemelen."

Erez gözlerini kıstı.

"Daha önce pek çok kez rüzgarkesene bindim. Ben düşmem. Ama sen..." Uluyel... Yalnız tek kolla dengesini sağlaması çok ama çok büyük bir sorun olacaktı. Rüzgarkesenlerin uzun yılansı bedenleri dalga dalga kıvrılırdı. Binicisinin iyi bir dengeye ve keskin bir dikkate sahip olması gerekirdi.

"Pekala, şöyle yapalım. Şu an ne kadar yüksekte olduğumuzu bilmiyoruz. Alçaktaysak buradan atlar, yağa gideriz. Yüksekteysek beni yere indirirsin."

"Sonra da yağı patlatırsın. Büyün bu yağ için biçilmiş kaftan." Patlama kelimesini duyunca gözleri pırıl pırıl parlayan Erez'e baktı. "Ya da... Hayır. Fikrimi değiştirdim. Rün ile patlatmak daha mantıklı olacaktır. Salik ile birlikte beni de havaya uçurmanı istemiyorum."

Erez parmaklarını şıklattı. "Öyleyse rününü hazırla zeki kız."

Eliz çabucak kağıda istediği rünü çizdi. Devinime geçtikten sonra sıvışmasına zaman tanıyacak kadar bekleyebilecek bir rün. Tüm malzemeleri Erez'in çantasına doldurdu. Sonra Erez çantayı sırtlandı. Kol askısını düzeltti.

Pencere kenarındaki kara yaratık ilgiyle başını yan yatırdı. "Pekala," dedi Eliz. Doğrulup yaratığa baktı. "Hadi, göster kendini."

Yaratık önce bir kuş oldu. Runu'yu çağırmaya yolladıkları uzun kuyruklu kuştu bu. Havalandı. Hızlı hızlı kanat çırptı. Erez ve Eliz birazdan parçalanacak duvardan uzaklaşıp en köşeye geçtiler. Ve beklediler.

Başta hiçbir şey olmadı. Eliz her nefesi ile saniyeleri saydı. Anlar kum gibi akıp geçti. Ne bir ses geldi ne de bir hareket. Yalnızca dışarıda sivri sesiyle korkunç tehditler savuran Runu'nun ciyaklamalarını duyuyorlardı hepsi bu.

Sonrasında incecik, martıvari bir çığlık yakaladı kulakları. Kalbi göğsünün içinde büyüdü, ciğerlerine genişleyecek yer bırakmadı sanki.

Bir anda oldu. Beyaz pullu bir gövdenin ince kuyruğu mazgalların arasından hücreye girdi. Demirden parmaklıklar inleyip büküldü. Yaratık tırpan uçlu kanatlarıyla duvara tutundu. Duvarda beliren ilk sessiz çatlak ile hücreleri birbirinden ayıran metaller zangırdadı.

Beyaz kuyruk geri çekildi. Uzun yılansı gövde bir kez daha duvara vurdu. Bu sefer tam da çatlakların üstüne. Çatlaklar Eliz'in hücresinden ta Erez'in hücresine kadar ilerledi. Pencereden zemine uzanan derin çatlak daha fazla dayanamadı. Duvar içeri göçtü. Eliz artık bir rüzgar kadar özgür payına erişti hemen. Havayı tuttu. Yere düşen molozları yere ses çıkarmadan indirebildi böylelikle. Gövde geri çekildi. Ve taze gün ışığı tüm çıplaklığı ile iki ortağın üstüne vurdu.

KAR VE KÜLDEN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now