17.BÖLÜM

38.9K 1.6K 231
                                    


&

Selvi Boylum Al yazmalım filminden, çocukluğuma işleyen bir söz vardı, sevgi emektir.

Bu sözden sebep sevgiyi emek, emeği de yaşadığım memleketin şartlarından olsa gerek zorlukla bağdaştırmıştım. Velhasıl sevmek zorluk demekti benim için.

Oysa ne emek alışa geldiğimiz kadar zorluk demekti ne de sevgi emekti. Ne sevmek ne de sevilmek için bir şeyler yapmaya ya da bir ön koşula gerek yoktu.

Koşulsuzdu sevmek.

Seni seven sadece sen olduğun için severdi, kötü olsan da yalancı olsan da nankör olsan da hain olsan da severdi. Sadece insan olmak sevilmeye değerdi.

Yaşamaktı sevmek.

Nefes aldığın müddetçe nasıl ki umut var işte aşk da buydu. İnkâra mahâl yoktu. Nefes aldığım müddetçe bir nefes gibiydi içimde. İçimdeyse adı hâlâ aşktı.

Öldüm desem de hâlâ nefes alabiliyor olmamdı içimdeki varlığının sebebi.

Nefesten de öteydi sevmek.

Sonsuzluktu.

İntikam, kin, nefret fani, aşk ise bakiydi. Sevmek için sebebe gerek yoktu fakat sevmenin her zaman bir bedeli vardı ve bu hiçbir zaman kolay ve ucuz bir bedel olmazdı.

Her nefsin sevmesinin bedeli ayrıydı. Benim hayatımda sevmek özlemdi.

Özlemekti sevmek.

Bu dudaklara kavuşacağım bir ya da iki fakat her ne kadar olursa olsun mutlaka sayılı geçen günler için beklemekti. Yıllarca...

Benim sevgimin bedeli hasretti.

İstemsiz sıklaşan soluklarım, Akın'ın sesli, sert ve en az benim kadar hızlı soluklarına çarparken yılların hasretiyle onu öptüm. Özlemden ağlamak istedim. Onu doyasıya öptüğüm sırada, mantığım avaz avaz, sadece seks, sadece bedeni, sadece yıllardır hiç kimsenin yerini dolduramadığı bu lanet olasıca bedeni diye bağırsa da onun ağzına alarak ıslattığı dudaklarıma gözyaşlarımın ıslaklığını da eşlik ettirtmek istedim, lâkin yine de kendimi tuttum.

Ellerim aceleyle kemerini çözmekte acemice kalıyor ve bunu seri bir şekilde yapamıyordum. Akın ise kavradığı başımla dudaklarımı ağzına almakta hiç sekmiyordu ve tümüyle kavradığı dudaklarımı sömürüyordu.

Onun özlemi mi daha çoktu yoksa benim özlemim mi diye düşünme gafletinde bulundum bir an...

Akın hasretten inledi. O inleyince ben de gözlerimi yumdum. Ağzının içine çekiştirerek uzattığı dudaklarımı hiç salmadan emerken acıyla gözlerimi yummuştum.

Aptal kemer hala çözülmemişti.

Akın, beni hepten kavrayıp tam kasıklarının üzerine yerleştirdi ve dolu dizgin şişmiş erkekliğini kadınlığıma denk getirdi. Sertliğini kadınlığımda hissettiğimde ikimiz de tekrar özlemle ve arzuyla inledik.

"Efsun..." diye sesli inleyen Akın'ın dudakları tamamen ıslattığı ve şişirdiği dudaklarımdan, çeneme kaydığında soluk soluğa dudaklarım yüzümle birlikte yukarı kalktı ve dilinin tenimde gezinirken getirdiği sıcaklığın zevkiyle gözlerimi kapattım.

Ufak ufak sesli inlemelerim eşliğinde art arda bir adımı sayıklayıp, bir tenimin tadını dilinde bir adımı sayıklayıp bir tenimin tadını dilinde eriten Akın'ın kirli sakallarında gezindi parmaklarım. Avcuma battıkça boynuma bastırdım başını, adını anarak inlemekten özellikle imtina ediyordum ama inledikçe inliyor ufak "Aahh..." larımın birinin sonunu diğerinin başına ekliyordum.

ATEŞ HATTI Where stories live. Discover now