27.BÖLÜM

32.8K 1.7K 111
                                    

27. BÖLÜM

Dutun tadı hâlâ dudaklarımdaydı. Ama damağım tüm bu hissin aksine kuruydu.

Ağzım kupkuruydu.

Bir inilti çıktı boğazımdan.

Boğazımda balgam gibi bir şey vardı ve nefes boruma yapışmış gibiydi.

Boğazıma yapışan pıhtıyı atamıyordum. Zorlandım ve karnımı oynatırken onu atmaya çalıştım.

Çok canım yanıyordu yine.

Gözlerimi yakan bir ışık gözyaşlarımla buğulandı.

"Efsun..." dedi bana, çok yakınımdan gelen bir ses.

Hayallerin sonunda gerçeğin acısı doldu iliklerime kadar. Canım yanıyordu yine.

Elime gelen sıcaklığı fark ettim. Bu tanıdık bir sıcaklıktı ve tekrar geldi sesi.

"Efsun?" dedi daha yakından gelen sesi, şefkatle. 

"Efsun..."

İçimi saran sıcaklık hayat mıydı cennet miydi bilmiyordum. Adımı söyledikçe hızlanan kalbim hâlâ yaşıyorum diye haykırıyordu evrene. Gözlerimi yakan ışığa doğru kırpıştırdım kirpiklerimi. Işığı yarım da olsa kapatan siluet elimi tutuyor arada bir saçlarımı okşuyordu.

"Hadi bebeğim, yapabilirsin..."

Kımıldamak istedim ama çok canım yandı kımıldayamadım.

Neden bilmiyorum ama üstüme sanki bir dünya beton dökülmüş gibiydi. Her şeyden öte sanki ben bu yatağa yapışmış kalmıştım.

Çarşafın altında çırılçıplaktım, hissediyordum. Ve daha da korkuncu altımdaki hasta bezinin naylonunu dahi hissedemeyecek derecede alt açma beziyle bütünleşmiştim.

"Sevgilim..." dedi bana tepki vermem için.

Biliyordu ki Efsun ölü bile olsa, toprağın altında gömülü bile olsa, ona 'sevgilim' dendiği için çıldırır, kalkar bu yataktan ve ona bir tane geçirirdi. Ben ölü bile olsam mezardan kalkar, "Bana sevgilim demeeee!" diye bağıra bağıra arşınlardım ona.

Gözümden sızan bir damla yaş onun bana "sevgilim," demesinden ziyade onun sesini hâlâ duyabiliyor oluşumdan kaynaklanıyordu.

Allah'ın cezası sevgilim, yaşıyor olduğu için bir defaya mahsus bana sevgilim de diyebilirdi. Yaşasındı yeter ki... Sevgilim dediği için sonra ben onun dilini hallederdim. Şimdilik yeter ki yaşasındı.

Gözlerimi hafif araladım ve gece karası ama pasparlak gözlerini gördüm hastane ışığının altında. Gözlerinin içi gülerken hafif nemli nemli bakıyordu benim gözyaşlarından dolayı buğulu gözlerime.

Konuşmak istedim ama dudaklarım kurumuştu. Kim bilir ne kadardır bu yataktaydım. Akın yanı başımda ayakta dikilebilecek kadar ameliyat sonrası neler yaşadıysa taburcu olmuştu demek ki...

Bu ne kadar süre ediyordu? En az... En az bir ay!

Neler olmuştu? Ben hatırlamıyordum bile.

Gözümün önünde şimşek misali çaktı kanlar içinde ona doğru süründüğüm anlar.

Duyduğum ses... Adımı söyleyen ses, Akın'ın sesine çok benziyordu. Ama ya bu bir rüyaysa? Ya uyandığımda kanlar içindeki bedeninin çoktan defnedildiğini öğrenirsem?

Uyanmak istemedim. Yıllarca Akın'ın öldüğü gerçeğini kabul etmiş olan ben, şimdi Akın ya öldüyse diye aklımı kaçırmaktan korkup çığlık çığlığa zihnimde bağırmaya başladım. Ya aklımda kalan son görüntüsü, onun o kanlar içinde ve deşilmiş bedeninin görüntüsüyse... Bunun olmasını istemedim.

ATEŞ HATTI Where stories live. Discover now