23. BÖLÜM

29.7K 1.5K 127
                                    

"Ha, o mesele..." dedi Akın nihayetinde anlamış gibi. Tamamen salağa yatıyordu şu an.

“Yaaa.... Aynen tam da o mesele Akın,” derken sinirle gülerek başımı aşağı yukarı sallıyordum. “Aynen aynen o mesele! Bak bir de yapıp yapıp unutman gerçekten takdire şayan! Ama nasıl yapabildin bunu gerçekten merak ediyorum! Hangi yüzle pardon! Pardon, pardooonn…. Yanlış oldu, sende yüz yoktu. Doğrusu şu: Sen, hangi yüzsüzlükle yapabildin bunu? Nasıl gelip de benim tayin işime kadar karışabildin?”

“Efsuuun!” dedi hafif bir hiddetle ikaz edercesine. "Önce bir laflarına dikkat et istersen."

"Aaa... Tabii komutanım. Emredersin!"

“Emretmiyorum, ikaz ediyorum. Bir kere seni Askeri Hastaneye aldıran ben değilim. Buradan bir başlayalım…”

“Aa aa askeri hastane olduğunu bilmen peki? Konuyla tamamen alakasız olduğundan sadece vahiy yoluyla mı gerçekleşti şu an bunu bilmen?!”

“Alakam yok demedim. Böyle bir gücüm yok, bunu yapan ben değilim dedim. Seni bu hastaneye aldıran ben olmadığım gibi kurumlar arasında geçişini yapan da ben değilim. Ama merak ettiğin buysa söyleyeyim, evet babanla güvenliğin hakkında konuşan ben oldum. Çünkü sen ne işin vardı da buralara kadar geldin bilmiyorum ama ben senin öyle alalade bir şekilde hastanede çalışmana izin veremem!”

“Sen?” diye fısıldadım sesim sinirden çıkmakta dahi zorlanırken. “İzin veremezsin? Sen izin… Veremezsin?” Sinirden çok şaşkınlık içerisindeydim. İzin veremezmiş! Aman Allah’ım bana izin veremezmiş!

“Hah!” dedim bir anda kısa bir kahkahayla. Gerçekten kafayı yemek üzereydim. Yedi sene sonra gelmiş ve bana izin veremezmiş!

“YA SEN KİM OLDUĞUNU SANIYORSUN DA BENİM ÇALIŞTIĞIM YERE KARIŞIYORSUN YA! ANAM BABAM DAHİ KARIŞAMAZ BANA!”

“Efsun …” dedi çenesinin kasılı olduğunu telefondan dahi anladığım bir ses tonuyla. “O sesinin tınısına dikkat et! İzin veremem derken seni düşünüyorum, seni yönetmeye çalışmıyorum. Ayrıca sen babam karışamaz diyorsun ama zaten baban seni aldırmadı mı o ilçeden merkezdeki hastaneye? Eeee? Şimdi de babana ben güvenlikle ilgili sıkıntılardan bahsettim yine kendisi uygun olan bir şekilde seni böyle aldırdı. Bununla ilgili bir sıkıntın varsa babanla konuş, benimle değil.”

“Haaa…. Kaçıyorsun bir de yani? Topu bana atma der gibi kaçıyorsun!”

“Saçmalama Efsun. Ne kaçacağım? Senin güvenliğini düşünüyorum ve bu konudaki endişelerimi babana ilettiğimi direkt söyledim sana zaten!”

“Ne güvenlik sorunundan bahsediyorsun Akın yaaa?! Ne güvenlik sorunu?! Sare var orada Yunus var bir sürü doktor var! Ne yani hepsinin güvenliği mi tehlikede? He? Cevap versene? Yani ben oradan askeri hastaneye geçeceğim ve mükemmel muhteşem bir güvenlik çemberinde mi olacağım? Ya sen neyin kafasını yaşıyorsun ya?”

“Sare, Yunus ya da bilmem ne diğer doktorların hayatında ben yokum ama senin-…”

“Bir dakika bir dakika! Ne?! Ne? Ne? Sen şimdi sakın bana senin hayatında ben varım deme! Duydun mu? Sakın ama sakın bana şimdi kalkıp da ben senin hayatında varım deme!”

“Ooof… Efsun…” dedi derin bir nefes verirken. Öyle içli nefes vermişti ki telefon titreşti. “İster kabul et ister etme. İster al ister alma… Ama ben senin hayatında varım. Duydun mu? Varım. Ve senin canın ne benim ne de baban için tehlikeye atılabilecek bir risk değil. Anlatabiliyor muyum? Sen kendini düşünmesen de ben seni düşüneceğim.”

“Sen beni düşüneceksin öyle mi?” sesim öyle kısılmıştı ki boğazım yanıyordu. “Beni sen bunca vakit düşünmedin, bunca vakit beni zerre aklına koymadın, bunca vakit bir kere bile kendini benim yerime koymadın ama şimdi beni düşüneceksin öyle mi? Peki, düşün Akın! Sen beni düşün senin Allah belanı versin ama sen beni düşün e mi!”

ATEŞ HATTI Where stories live. Discover now