21.Gwrach

4.1K 359 37
                                    

Merhabaaa, ben geldimmm. ❤
Hepinize keyifli okumalar diliyorum.  😍

***

Rana

Nispeten boş yollarda kayan araç, çok lükstü. Tavanı tamamen camdandı. İçi antrasit gri renginde, soğuk mavi ışıklandırma ile konforlu kumaş koltuklarla dizayn edilmişti. Şöfor ile bizi ayıran bir bölüm vardı. Ayrıca sormamıştım ama camlar özel yapılı olduğu belliydi. Dışarısı net bir şekilde görünüyordu ama içerisinin görünmediğine emindim.

Sokaklarda dolaşan kadınlar ve Akirliler vardı. Hepsi aile olduğunu belli ediyordu. Çoğunun kucağında ya da ellerinde çocuklar vardı. Geneli erkek çocuktu. Tıpatıp ise Akirlilere benziyordular. Tek bir gen bile insani özelliklerden almamış gibilerdi.

Kız çocukları ise çok nadirdi. Çünkü onlar iki genin birleşimi ile oluşmuşlardı. Gözleri ve tenleri insanlarla aynı özellikteydi. Fakat bazı istisna durumlarında farklılık gösterebiliyordu. Çok az bir ihtimalle Akirlilere benzeyebiliyorlardı. Tabi henüz kimse görmemişti. Bu bildiklerim de duyduğum bazı şeylerdi. Daha önce hiç Akirli çocuğu görmemiştim. Şimdiye kadar.

Çocuklar çok tatlı görünüyordu. Bunların büyüyüp dev adamlar olabileceği ihtimali çok düşük geliyordu. Ama sonuç ortadaydı.

''Evet kızlar, ilk ne yapmak istersiniz?'' Dışarıdan bakışlarımı çekip Ahu Annenin gülen yüzüne baktım.

''Ahu Anne, biz buraların yabancısıyız. Sen söyle.'' Ahu Anne kahkaha atarak başını salladı.

''O zaman sizi ilk başta, benim sürekli uğradığım pastaneye götüreyim. Lezzetli bir şeyler yiyelim. Daha sonra biraz dolaşırız. Size ünlü ve tarihi yerleri gezdiririm.'' Güzel bir gezi planıydı. Heyecanlanmaya başlamıştım. Nefret ettiğim bu gezegeni keşfetmek için heyecanlanıyor olmamada, ne kadar değiştiğimi yüzüme çarpıyordu.

Araba durduğunda yavaşça indik ve modern yollarda yürümeye başladık. Ahu Anne bir yandan yürürken bir yandan da bize bir şeyler anlatıyordu. Sürya hamile olduğundan onun yavaş adımlarına uyuyorduk. Onun koluna girmişken ikimizde parlayan gözlerle etrafı izliyorduk. Yanımdan geçen bir aile baktım, göz ucuyla. Erkek çocuklarını aralarına almış neşeli bir şekilde yürüyorlardı. Küçük çocuk minik adımlarla yürümeye çalışıyor, tıpkı babasına benzeyen kahve gözleri ile çipil çipil bir annesine bir babasına bakıyordu.

Onlar uzaklaşırken bir başka aile de yine yanımızdan geçti. Harikaydı, herkesin ailesi vardı! Şimdi neden Rheyold'un istikrarla çocuk sahibi olmak istediğini anlayabiliyordum.

Aslında bizim dünyamızdan bir farkı yoktu. Sadece her şeyin biraz daha modern halliydi. Ayrıca her yer yeşildi. Ağaçlar ve bitkiler doğal halleri ile bırakılmış, beton yığınlarının içine bırakmamışlardı.

Hem bu kadar modern hem de bu kadar nasıl doğal olabiliyordu? Tam onların yapılarına göreydi.

"Evet kızlar burası." Ahu Annenin gösterdiği yer camekanlı küçük bir kafeydi. Kaldırıma yakın dışarıda bir kaç masası olan tatlı bir yerdi.

Küçük bir çınlama ile kapı açıldı. Çeşit çeşit tatlının dizildiği tezgahın arkasından otuzların da bir kadın vardı. Açık kahve saçları arkasından sıkı bir topuz yapılmıştı. Yaptığı işten başını kaldırdı ve ela gözleri kısılana kadar gülümsedi.

"Ahu, hoşgeldin! Aa, Sürya canım sen de hoş geldin. Ne kadar uzun zaman oldu, nerelerdeydin?" Kadın balık etli, hafif yanık tenli çok tatlı bir kadındı. Önce Aju Anneye sarıldı sonra da Sürya'ya.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin