32.Çiçek-1

3.3K 310 81
                                    

Merhabaa, gece yarısı bölüm paylaşmayalı uzun zaman olmuştu 😂

Bu bölümü,  ithaf ediyorum. Her zaman desteklediğin için teşekkürler ❤️

Keyifli okumalar 🥰😍

***

Son sürat giden aracın camından kayıp giden ağaçları seyrediyordum. Arada yansımama değen gözlerime kısaca bakıyor sonra tekrar dikkatimi dışarıya veriyordum.

Araç yolda hızla gitmesine rağmen Hiyam rahat bir şekilde direksiyonu tutuyordu. Hemde tek eliyle! Sanki dümdüz yolda yavaş gidiyormuş gibi rahattı. Fakat gittiğimiz yol düz değil, kıvrıktı. Çok keskin olmasa da dönüşler vardı. Onunla konuşmamaya yemin etmiştim. Ama daha fazla dayanamayacaktım. Bizi öldürecekti!

"Böyle ölmeyiz, daha hızlı sür." Hiyam sarı gözlerini bana çevirdiğinde,

"Önüne baksana!" Diye bağırdım. Boynunu kütleterek hızını yavaşlattı.

Üç saatlik yolu bir buçuk saatte geldiğimiz için midem kaynıyordu. Heyecandan kasılan midem bir süre sonra gerginlikten kasılmaya başlamıştı. İnsan olamdığını biliyordum zaten ama bu kadar hayvan bir şekilde araç kullanılmazdı.

Araç tamamen durduğunda derin bir nefes aldım. Kendime az da olsa geldiğimde heyecanla bir zamanlar yaşadığım binaya baktım. Gözlerim direkt evimin penceresine takıldı. Loş bir ışık caddeye sızıyordu. Çiçek uyumamış olmalıydı. Camda ki gözlerim yavaşça Hiyam'a kaydı. O da cama bakıyordu. Gözlerim kısılarak ona bakmaya devam etti. Bir dakikanın sonunda sarı gözler gözlerimle buluştu.

"Eğer tek bir yanlış yaparsan hayatına çökerim. Seni, gezegenini terk edecek seviyeye getiririm. Rheyold'u kudurtur üstüne salarım. Yaşadığın her güne lanet edersin. Anladın mı beni?"

"Anladım." Yalan kelimesi sözlükten kalksa Hiyam'ın söylediği bu tek kelime olarak tekrar sözlüğe girerdi.

Araçtan inip binanın kapısına geldim. Hiyam ise dikkat çekmemek için siyah kapşonlu pelerinini giymişti. Daha çok dikkat çektiğinden haberi yoktu. Başını gömen deve kuşlarına benziyordu.

Açık olan bina kapısını iterek hızla merdivenleri çıktım. Kapının önüne geldiğimde ise beklemden çalmaya başladım. Kalbim göğsümde pır pır atıyordu. Çiçek'i tekrar görecek olmam gözlerimi doldurmuştu. Sanki uzun bir seyehatten dönmüştümde onu ziyaret ediyor gibiydim. Dakikalar sonra kapının ardından ince, uykulu bir ses duyuldu.

"Kim o?" Kapıya yaslanarak derin bir nefes aldım. Konuşmak için dudaklarımı aralasam da tek kelime çıkmadı. Üst üste yutkunarak boğazımı ıslattım.

"Benim, Rana." Sessizlik uzun sürdüğünde endişeyle Hiyam'a baktım. Umarım Çiçek bayılmamıştır.

"Kapıyı kırayım mı?" Ters ters Hiyam'a bakarak kapıyı tekrar çaldım.

"Çiçek, benim Rana."

"Rana." O kadar sessiz söylemişti ki, zar zor duymuştum.

Kilit sesi ile geri çekildim. Kapıyı yavaşça aralandığında, dağılmış sarı saçları omuzlarına dökülmüş bir şekilde karşımdaydı. Onu en son gördüğümde saçları kulaklarının bir kaç santim altında bitiyordu. Saçları uzamıştı. Açık kahverengi gözleri kızarmış. Uzun kirpikleri göz altlarına düşüyordu. Büyük ihtimalle uyuyakalmıştı.

"Rüya görüyorum." Sözleri ile de bunu destekledi. Bir kaç kez gözlerini kırpıştırdığında daha fazla dayanamadım ve onu kollarımın arasına aldım. Benden daha kısa olan minyon bedeni zayıftı. Benim aksime kilo vermişti. Hem de çok fazla.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin