28.Omirler

3.9K 373 91
                                    

Merhabaaaa, gece yarısı bölüm atmayalı uzun zaman olmuştu. 🤣😅

Gelenek devam etsin dedim.

Bölüm bekliyor muydunuz? 🫣

Hepinize keyifli okumalar diliyorum 🥰❤️

***

Rana

Sıkıca sarmalanmamış bedenim sanki bir yokluğa sürüklenmişti. Sanırım bugün güne yalnız başlayacaktım. Gözlerimi açmadan iyice gerindim. Nedense canım sıkkındı ve uyanmak istemiyordum. Büyük ihtimalle yaşadığım o iğrenç anlar etkisini koruyordu.

Rheyold neden yoktu ki? Ya da Ajayu mu demeliydim? Gerçi, artık ikiside benim için aynıydı. Dün akşamdan sonra çekineceğim bir şey kalmamıştı. Yanaklarım hafifçe kızarırken, ağrıyan bedenimle gerindim.

Birbirine girmiş kirpiklerimi ayırarak yüzümün önüne duran cam gibi parlayan yeşil gözlere baktım. İlk bir kaç saniye ne olduğunu kavrayamadığım şey ile bakıştım. Ardından ise büyük bir çığlık atarak kendimi yatağın en ucuna attım. Zihnim şu an da fazlası ile uyanmıştı ve lanet olsun bu şey neydi? Daha da önemlisi benim odamda ne işi vardı?

"Korkuttum, onu korkuttum. Kötü Moni, kötü Moni!" İnce, çocuksu sesi beni sakinleştirmiyordu. Tam tersi daha fazla endişelendirmişti.

Yeşil gözlerini açıp kapatıyor ve her hareketinde uzun kıvrık kirpikleri titriyordu. Soluk beyaz teni, küçük kulakları, başının her iki yanından siyah omuzlarına gelen saçları içerisinden çıkan antene benzeyen boynuzları, minyon bedeni ve uzun yere değen hafif beyaz tüylü kuyruğu ile ben farklı bir ırkım diye bağırıyordu. Görünüşü tatlı olsa da, daha önce görmediğim bir varlığı görmek beni korkutuyordu.

Üstüme doğru attığı bir kaç adımı, benim tekrar çığlık atmamla durdurdu.

"Yaklaşma!" Başını yana eğmiş, kirpiklerini ard arda kırpıştırıyordu.

Nefesim tıkanırken, en son farklı bir yaratık gördüğümde başıma gelenleri hatırladım. Üstümdeki pikeyi sıkıca kavrayam parmaklarım buz kesmişti. Kanım sanki donmuştu. Kendimi tekrar o ormanda hissediyordum.

Kapı aniden açılıp içeriye gümüş beden girdiğinde ancak nefes alabildim. Ne zaman ayağa kalktım, ne zaman ayakta duran bedenine atladım, hatırlamıyordum.

Göz yaşlarım sanki kurulu bir daati ve bu anı bekliyordu. Onu o kadar çok özlemiştim ki, kelimeler ile anlatamazdım.

"Güzel eşim, ne oldu?" Tanıdık yumuşak tınılı sesi, ruhumu okşadı. Başım boynuna yaslıyken, dizlerimin üstünde yatakta duruyordum. Kollarımı sıkıca sırtına sarmıştım.

"Rheyold, seni çok özledim." Boynuna dudaklarımı bastırıp geri çekildiğimde, gülüşü kulaklarımı doldurdu.

"Gökyüzüm benim." Burnumu sertçe çekip, bedenimi ondan koparmadan hafifçe geri çekildim. İşte sevdiğim civa rengi gözleri buradaydı. Rengi bir kaç ton açılmıştı. Siyah saçları ve kaşları ile tezatlık oluşturan gümüş bedeni canlı bir şekilde parıldıyordu. Teni ellerimin altında şekil alabiliyordu. En azından Ajayuya kıyasla, teni daha yumuşaktı.

Dayanamadım ve tenine öpücükler kondurmaya başladım. Onu gerçekten çok özlemiştim. Şimdi, ben yokken Rheyold'un ne hissetiğini anlıyordum. Onsuz geçen zamanda, kalbimde bir bıçak vardı ve her saniye orayı deşiyordu. Unutmak istediğimde sızlayarak kendini belli ediyordu. Öldürmüyordu ama yaşatmıyordu da. Sanki bir parçam eksikmiş gibiydi. Onun kolların da tamamlandığımı hissediyordum.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin