|48

670 73 7
                                    

"Sence bu normal mi yoksa abartı mı?" Cenk abim tarif defterinden gösterdiği yemeğe bakarken yazıları anlamak için başımı biraz yan yatırdım. Açık konuşalım anlamadım.

"Ne yemeği bu?" diye mırıldandığımda üzgün bakışlar atıyordum. Bana gösterdiği on dokuzuncu yemekti ve tam olarak on dokuz kere aynı soruyu sormuştum.

Derin bir nefes verip yemeği tarif etmeye başladığında dikkatle onu dinledim. Kremalı bir tavuk yemeğiydi.

"Bence bu tam olur. Yanına salata yaparız bir de pilav güzel olmaz mı?" diye önerdiğimde onayla başını salladı.

"Fırında patates de yapıp ekleriz tabağa. İçecek olarak da, heh soğuk bir şeyler. Tatlı ne olsun?" dediğinde yavaşça yukarı baktım.

"Bu tam orta bir yemek oluyor hatta biraz da hafif. Tatlı ağır olabilir mi?" diye sorduğumda onayla başını salladı.

"Bak buna ne dersin? Çikolatalı. Kurabiye gibi görünüyor ama şerbetli bir tatlı." dediğinde defterden gösterdiği fotoğraflalı tatlıyı görünce rahat bir nefes verip başımı salladım.

"Günaydın kızçeler. Açım?" Caner abim sekerek mutfağa girdiğinde Cenk abim önceden hazırladığı sandviçi hızla ağzına soktu.

Caner abim boğulurken istemsizce gülmüştüm. "Oho! Oyı!" Ağzında kalan lokmayı yutup derin bir nefes aldı.

"Şu mutfağa artık aç olmayan yardım etmek isteyen biri girsin!" Cenk abim sinirle homurdanırken Görkem yeni duş aldığını belli eden ıslak saçlarıyla içeri girip terekten bir bardak alıp su doldurmaya başlamıştı.

"Kolay gelsin. Yardım lazım mı ya da alınacak bir şey?" diye sormasına karşılık Cenk abim yalandan göz yaşlarını siliyormuş gibi yaptı.

"SENİ ALLAH GÖNDERDİ!" diye bir anda bağırdığında Görkem içtiği suyu yutamayıp öksürmeye başlamıştı. "Yavaş yavaş! Lazımsın bana az dur hele!"

"Abi Allah aşkına neye bulaştım ben biraz önce?" Görkem endişeyle sandviçini yiyen Caner abime baktığında abim hızla mutfaktan çıkmıştı.

Caner abimin koşuşunun sebebini merak eden Enes abimle Akın kapıdan içeriye bakıp da Cenk'in ağına takılan Görkemi görünce gülerek geldikleri yere geri dönmüşlerdi. Onlar temizlikten sorumluydu. Ellerinde vileda sopalarıyla gülmeye devam ediyorlardı.

Ne kadar gülmek istesem de tavrımı koyup direkt olarak yanındaki dolaba yönelmiştim. Buz dolabından malzemeleri çıkarırken abim Görkeme pirinçleri çıkarmasını söylüyordu.

Abimin mutfaktaki en büyük takıntısı pirinçlerin su içinde berrak görünene kadar yıkanmasıydı. Bu da haliyle baya uzun sürüyordu.

Eşyaların nerede olduğunu bilmediğinden dolap kapaklarını açıp kapatırken gözlerimi devirip buzdolabını kapattıkdan sonra tezgah üstündeki rafın kapağını açıp pirinç kutusunu göğsüne hızla bastırıp tepki vermesine izin vermeden buzdolabından çıkardığım tavuğu yıkamaya başlamıştım.

Cenk abim sert tepkimi fark etse de bir şey dememeyi seçip Görkem'e bir kase uzattığını görmüştüm göz ucundan. Hızla yıkama işlemini bitirip kesme tahtasını kenara alarak tavuk göğüslerini kesmeye başladığımda Görkem de abimin belirttiği ölçüde pirinçleri kaseye doldurup yavaş yavaş yıkamaya başlamıştı.

Ben tavukları kesip tavayı hazırlarken Cenk abim ortalardan kaybolmuştu. Görkem'e suyu berrak göreceğim diye diretmeyi unutmamıştı.

"Çekilir misin?" özellikle buzdolabının hemen yanında yıkıyor olması ayrı bir olaydı. İşimin olduğunu bilerek yapıyordu.

Pamuk Ama Prenses Değil (#Wattys2020)Where stories live. Discover now