|21

21.2K 1.3K 224
                                    

"Akın! Kalk şurdan vallahi elimde kalıcaksın!" Yatağımdan kaldırmaya çalıştığım süre boyunca yorganıma daha çok sarıldığında sinirle yerimde zıpladım.

"Kızım neler oluyor o odada?!" hızla içeri dalan babama ağlamaklı ağlamaklı baktım. "Baba telefonumun üzerine atladı şimdi de yatağıma yapıştı! Valla yatağım onun olsun ama telefonumu salmıyor!"

Bana çatık kaşlarıyla baktı. "Abinle başedemiyorsun ama okulda saçını yolmadığın kız yok."

Bir yorganı boynuna kadar çekip sırıtan Akın'a baktım bir de çatık kaşlı babama. "Eh oldu o zaman bana müsade." sırt cantamı omzuma attıp Akın'a baktım. "Ee, sen telefonla işin bitince bana şey edersin."

Hızla kapıdan çıkacağım sırada babam önüme geçmişti. "Orada dur bakalım küçük hanım. Şu son kavga neydi?"

Dilimle dudaklarımı ıslattıp Akın'a baktım. "Akın'ın sevgilisi, benim kardeşi olduğumu bilmiyormuş Akın'a yakın davrandığım için bana çullandı ben de karşılık verdim." dediğimde babam gözlerini devirdi.

"İki ay önceki morarttığın kızdan bahsetmiyorum. İki gün önce müdürün söyledi, kızın yolunan iki avuç saçının fotoğrafını da gönderdi. Kızım o kadar çok kavga ediyorsun ki adam artık merhaba der gibi 'kızınız kavgaya karıştı' diyor. Evet sebebini söyle bakalım."

Sakin olduğu için derin bir nefes verdim. "Ben de bilmiyorum." diye mırıldandım dudağımı kemirirken.

Çatık olan kaşları daha da çatıldı. "Ne demek bilmiyorum?" elini alnına koyup biraz ovaladı. "Akın, Elvin'in telefonunu ver. Okula gidiceksin hazırlan." ardından bana döndü. "Akın hazırlanırken benimle çalışma odasında olmaya ne dersin?"

Yutkunup hafifçe başımı salladım. Akın yerinden kalkıp telefonu elime bıraktıkdan sonra babam odadan çıktığında hafifçe elimi sıktı. "Ne derse senin iyiliğin için Pamuk. Tamam mı? Sakın başka bir şey düşünme." gülümsemeye çalışırken başımı salladım.

Olabildiğince yavaş adımlarla çalışma odasına girdiğimde babam koltukda oturmuş  elinde birkaç kağıtla beni bekliyordu. "Gel otur yanıma bakalım."

Tıpış tıpış yanına gidip oturduğumda elindeki kağıtların disiplin kurulundan gelen kağıtlar olduğunu fark ettim. "Elvin biliyorum, çabuk gaza geliyorsun ama bunu durdurmalısın." Ardından Akınla çocukluk fotoğrafımı gösterdi. "Küçükken de çok kavga ederdin. Akın güçsüz diye nasıl da korurdun onu. Hele yetimhanede-"

"Baba, özür dilerim. Sana söz veremem kavga etmeyeceğim diye ama o kız bir anda 'abilerine güveniyor şu Akın mıdır nedir o  hariç' dediğinde çok sinirlendim. Akın'a söyleyemezdim bunu, üzülürdü. Nasıl ona söylicektim ki?" hızlı konuştuğum için derin bir nefes alıp verirken hafif gülümsediğini gördüm.

Sarı saçlarımı hafif karıştırdıktan sonda alnımdan öpüp elime Akın ile benim olduğum fotoğrafı bıraktı. Uzaktan çekilen bir fotoğraftı. Beş yaşlarındaydık, Akın ona atılan top yüzünden yere düşüp dizini yaralamıştı ama ağlamamak için alt dudağını ısırıyordu ben de atılan topu bulduğum bir cam parçasıyla kesiyordum, ellerim kanasada.

Gülerek fotoğrafa baktığımda babam da gülmüştü. "Onu bırakmayacağını biliyorum. Onu korumaya devam edeceğini de biliyorum. Bu yüzden sana kızamıyorum. Ah Elvin beni çok gafil avladın şuan sana bir sürü ceza vermeliydim!" Şakayla karışık kızdığında gülerek yanağına öpücük bıraktım.

"Ben de seni seviyorum babacığım." şımarıp göz kırptığımda olumsuz anlamda başını sallıyordu. "Diğer abilerine de göz kulak ol! Bu aralar burada olamıyorum buralar sana emanet."

Gülümseyip asker selamı verdim kapıdan çıkarken. "O iş bende komutanım." elimde fotoğrafımızla hoplaya zıplaya odaya girdiğimde neredeyse tırnaklarını yiyecek olan Akın derin bir nefes verip boynuma atlamıştı.

"Ne ceza verdi? Sadece telefonunu mu aldı? Pamuk çok mutlusun dur da anlat!" gülerek elimde tuttuğum fotoğrafı gösterdim. Bir süre şaşkınca baktıktan aynı fotoğraftaki gibi alt dudağını ısırdığında istemsizce kahkaha atmıştım.

"Sabah sabah çok mutlusunuz, evden atarım sizi." İçeriye uykulu gözlerle giren Caner abim şaşkınca bize baktı. "Siz niye sarılıyorsunuz lan? Banane ben de sarılcam!" hızla ikimize birden sarıldığında "Bensiz mi? Hatrım kalır!" diyen Cenk abimin sesini duymuştuk.

Üzerimdeki yük iyice arttığında Caner abimin "Cenk bana mı dayıyorsun sen?" diye hiddetlenişiyle hepimiz ayrı köşelere geçmiştik. Cenk abim ayıplar gibi Caner'e baktı. "Çoluk çocuğun yanında ne piçim piçim konuşuyorsun sen bakim? Ağzına acı biber sürerim senin!"

Bu konuya dahil olmak istemediğim için hızla  Akın'ın kolundan tutup odadan çıkardım. İkimiz de onların haline gülerek dışarı çıktığımızda Ali abim arabaya yaslanmış duruyordu.

"Sonunda geldiniz! Kaslarım eridi sizi beklerken. Hadi okula geç kalıcaksınız babam bu kutsal görevi bana verdi." dediğinde saate bakıp hızla arabaya bindik. Akın ve Ali ilgimi çekmeyen bir sohbete giriştiklerinde onları dinlemeyip kulaklığımı takıp camdan dışarıyı seyretmeye başladım.

Dersin başlamasına on dakika kala okula geldiğimizde arabadan inip Ali abimi yanağından öpüp Akınla beraber okula girdik.  

Kulaklımın tekini çıkarıp "Ben kantine geçiyorum." diyen Akın'a başımı salladıktan sonra kulaklığımı geri takıp müzik sesini fulledim.

Sınıfın olduğu koridora girdiğimde koridorun sonunda kalabalık vardı ama umursamayıp sınıfa girdim. Kimseyi umursayacak değildim.

Sıramın üzerinde sarı postit gördüğümde kaşlarımı çatıp üzerinde yananı okudum.

Ben sandığın kişi her kimse umarım yakışıklıdır Sarı'm. Yine derslerde uyuyorsun kıskanıyorum bilmiş ol.

Ha bir de; eğer blöf atmıyorsan, gerçekten beni bulduysan, teşekkür ederim.

Beni sonunda gördüğün için.

Pamuk Ama Prenses Değil (#Wattys2020)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin