|54

534 56 35
                                    

"Ne o kıskandın herhalde." Görkem önündeki test kitabından kafasını kaldırmadan konuştuğunda gözlerimi kısarak alttan alttan ona baktım.

"Ne o hoşuna mı gitti?" dediğimde yavaşça başını kaldırıp yan yatırarak bana baktı.

"İnanamayacağın kadar hoşuma gitti." diyerek gülümsediğinde istemsizce gülsem de umursamıyormuş gibi gözlerimi devirdim.

"Kıskanmadım evimi koruyordum." diyerek yalan söylediğimde gülerek test kitabına dönmüştü.

"O zaman ben fotoğraf atmaya devam edeyim." dediğinde omuzlarımı silktim. Yakışıklı çocuktu sonuçta.

Kimi kandırıyorum? Kesinlikle bir mağara insanı olarak fotoğraflarına başka kızların ağzının suyunu akıtarak bakmasını istemiyorum!

Tabi ki bunu ona söylemedim. Daha medeni olarak. "Ben de senin fotoğraflarını görmek isterim." diyerek medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavarı gururlandırdım.

"Güzelim ben zaten seninim." demesini beklemezken hızla yanağımdan bir makas alıp telefonuma uzandı.

Onu engellemeden ne yaptığına bakmaya çalışsam da anlamamıştım. Bir süre sonra kendi telefonumu bana uzattığında ekranda onun hesabını görünce anlamayarak ona baktım. "Niye hesabını girdin ki?"

"Senden bir şey saklamadığıma göre paylaşmamı istediğin fotoğrafları kendin seçersin." diyerek göz kırpmıştı.

Seven insan gerçekten bi garip oluyordu. O kadar açıktı ki kafamı kurcalayan tek bir soru işareti bırakmıyordu.

"Gerek yok-"

"Ders çalışıyorum yalnız." diyerek beni susturunca istemsizce gülüp önüme döndüm. Birkaç saat üstünden geçmişken telefonum çaldığında ekranda Fırat abimi görünce panikle yerimden kalktım.

"Efendim abi?" derken olabildiğince stabil konuşmaya çalıştım.

"Acaba bu kez hangisi." diye homurdanan Görkem'e sessiz olması için uyarı bakışı göndermiştim. Sabahtan beri okulun etüt odasında ders çalıştığımızı kaçıncı kez söylediğimi bilmiyordum.

Bir ara Kıvanç abim görüntülü arayıp hangi dersi çalıştığımıza bakmak istediğini söylemişti. O ara Akın da yanımızda olduğu için garip bulmayıp aramayı kesmişlerdi.

Şimdi Akın bahçeye kaçmış ve hiçbir bahanemiz kalmamıştı.

"Neredesin sen?" diyerek direkt konuya girdiğinde derin bir nefes aldım.

"Okulda-" dememe kalmadan "Tamam kapıya çık geliyorum." deyip yüzüme kapatmıştı.

Hızla geri arasam da açmaması rahatsız ederken test kitabımı toplayıp çantama attım. "Abim geliyormuş kapıya çık dedi."

"Bu kadar kısa sürdüğüne göre Fırat." derken o da yerinden kalkmıştı. "Ben de Akın'ı bulayım." kitabını çantasına atarak beni takip ettiğinde gülümsedim.

Koridorda yürürken sallanan elini tutmak için uzanmak istesem de heyecanım ağır basarak tutmamı engellemişti. Ama yine de uzanıp serçe parmaklarımızı birleştirdiğimde bir an yerinde donup kaldı. Önce birleşik serçe parmaklarımıza ardından bana bakıp gülümserken elimi direkt elinin içine hapsettiğinde hızla başka bir şeye odaklanmaya çalışıp yürümeye başladım.

Halime güldüğünü duysam da tepki vermemek için çok uğraştım. Nedense yanında kendimi küçücük şımarık bir kız çocuğu gibi hissediyordum.

Ve bu his olması gerektiği gibi hissettiriyordu.

Ben onunla olduğum gibiydim.

Ve bu halim onun çok hoşuna gidiyordu.

Pamuk Ama Prenses Değil (#Wattys2020)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin