|30

19.2K 1.3K 339
                                    

Derin bir nefes verip eşimin elini güven vermek ister gibi sıktım. "Bir kız istediğine emin misin? Sonuçta altı tane erkek evladımız var, zor olmaz mı onun için?" diye sorduğunda gülümseyerek yanağına bir öpücük kondurdum.

"O farklı bir kız Yılmaz ve çok tatlı. Görmedin mi o oğlanı nasıl koruduğunu?"

"Bilmiyorum Yeşim. Evet iyi bir kız her şeye evet ama ya o istemezse? Bir sürü oğlanı belki istemez hayatında? Belki bütün hayatını onlara adar ve kendi hayatına bile bakamaz. Ya mutsuz olursa?" endişeyle alt dudağını ısırdığında ellerimi ellerine kenetledim.

"Ne zaman hata yaptım? Çocuklarımızın hepsinin farklı bir hikayesi var ama birbirlerine sahip çıkmayı aynı zamanda kendi kişiliklerini ortaya koymayı biliyorlar. Hatırlasana Fırat'ı ilk gördüğümüzde ne kadar sertti. Babası annesini öldürüp hapse girince bütün sertliğine rağmen evlat edindik. Mutsuz mu? Ona sıcak bir yuva ve beş kardeş getirdik. Her gece yanağını öpüp uyuturken gözlerinin mutluluktan nasıl ışıldadığını sen biliyorsun.

Ya Caner? Yavrumu bir kapıya bırakıp gitmişler! Ona aile olduk, mutsuz mu o da? Kıvanç peki? Soba zehirlenmesinden ailesini kaybetti. Soba olmadan ısıttık onu Yılmaz. Mutlu edemem onu diye nasıl korktuğumu sen biliyorsun. Her sene çocuk evlad edinmeye karar verdiğimde korktuğumu biliyorsun ama ben bu kıza aile olamazsam gözüm açık gider. Yapma bana bunu bana." gözlerimden akan yaşlar çeneme ulaşamadan öperek durdurdu.

"Sen de bunu bana yapma güzelim. Kalbim ağrıyor, nefes alamıyorum bizi bırakıcaksın diye."

"Ama bu eninde sonunda olacak, o kızın sıcak bir yuvaya ihtiyacı yok mu?" hıçkırmamak için alt dudağımı dişlediğimde derin bir nefes verdi.

"Ya yanında ki çocuk? Onun da çok ihtiyacı var." dediğinde gülümsedim. "Akın diye hatırlıyorum adını. Annesi bir hayat kadınıymış üç yaşında buraya bırakmış. Aslında o kızla aynı gün gelmişler."

Biliyordum. Akın'ı evlad edinmek isterken o sarışın minik de dikkatimi çekmişti. Küçük bir anne gibi onu koruyup kolluyordu. Ailesini depremde kaybetmişti. Görevlilerin anlattığı kadarıyla o bahçede çiçek toplarken deprem olmuştu ve ailesi evin içinde can vermişti.

"Ona soralım mı?" parlayan gözlerimi Yılmaz'a çevirdim. "Hı?"

Gülümseyip elimi bıraktı. "Hadi git sor."

Hızla ayağa kalkıp üzerimde dizimin hemen altında biten papatyalı eteği düzelttim. Heyecanımı saklamaya bile gerek duymadan yaşlı gözlerimi silip gülümseyerek bahçenin bir kenarında çiçek toplayan sarışına yaklaştım.

"Merhaba. Neden koparıyorsun onları?" diye sordum onunla aynı boya gelebilmek için diz üstü çökerken.

Sarı saçlarını elinin tersiyle itmeye çalışıp yeşil gözlerini bana çevirdikten sonra şirinçe gülümsedi. "Mızmızıma taç yapıcam."

Anlamaz anlamaz yüzüne baktım. "Mızmız mı?"

Hızla başını öne arkaya salladı. "Düştüğü için mızmızlanıyor, mutlu olsun diye taç yapıcam ona." kafasıyla biraz arkayı işaret ettiğinde biraz yana çekilip baktım. Akın soyulan dizini üflüyordu.

Gülümseyerek tekrar ona döndüm. "Bizimle yaşamak ister misin?" diye sorduğumda kaşları çatıldı. "Niye?" dedi bir anda.

"Bir ailen olsun istemez misin?"

"Benim şuan ailem o." minik parmağıyla Akın'ı işaret ettiğinde dolan gözlerime rağmen gülümsedim.

"Ama eğer bizimle olursan altı tane de abin olur. Seni severler, korurlar. İstemez misin?"

"İstemem." dediğinde şaşkınca gözlerimi kırpıştırdım. "Onlar senin öz çocuğun değil mi? Niye evlad ediniyorsun ki bir daha? Onlara da yazık. Onları sev sadece."

Derin bir nefes verip gülümsedim. "Onları da evlad edindim. Benim çocuğum olmuyor."

Üzülerek dudaklarını birbirine bastırdığında birkaç saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdım. "Sen de benim kızım olur musun?"

Gözlerini kaçırdı. "Olamam ki. Ben başkasının kızıyım. Her anne gibi sevmezsin yalancıktan seversin."

Hızla başımı olumsuz anlamda sallayıp ellerimi omuzlarına koydum. "Yemin ederim öz evladım gibi gerçek severim. Evdeki oğullarımı, eşimi nasıl gerçekten seviyorsam seni de öyle severim yemin ederim."

"Onu da sever misin?" Akın'ı işaret ettiğinde gülümsedim. "Severim tabii. Her gün güzel anne yemekleri yaparım size. Okula götürür getiririm. Öperek uyutur öperek uyandırırım. Asla üzmem sizi."

Ellerini yanağıma koyduğunda ağladığımı o an fark etmiştim. "Ağlama. Biz de seni üzmeyiz."

"Kabul ediyor musun?" şaşkınca sorduğumda gülümsedi. "Akın ile kardeş olacağım değil mi?"

Hızla kafamı salladım. "Akın, Caner, Cenk, Fırat, Kıvanç, Ali, Enes. Hepsiyle kardeş olucaksın. Yılmazım baban, ben annen olacağım."

"Yedi tane abim mi olucak? Aman Allah'ım." şaşkınca bana baktıktan sonra kıkırdamaya başladı. "Annemin günlüğünde hep bir abim olmasını istediğini yazmış. Eğer abim olsaymış onlar olmadığında bana sahip çıkarmış. Eğer bunu duysaydı gülmekten gözünden yaş gelirdi ve çok mutlu olurdu sanırım."

"Anneni özlüyor olmalısın. İstersen anne demek zorunda hissetme lütfen." diye mırıldandım ona bakarken.

"Anne demek sadece doğurmak değil ki. Eğer sen koruyup kollarsan, seversen, her anımızda yanımızda olursan, niye anne demeyeyim ki sana?"

"Pamuk gibi bir kalbin var." saçlarının arasına minik bir öpücük kondurdum. "Evimize minik bir pamuk prenses geliyor demek ki."

Gözleri parladı bir anda. "Prenses mi?"

"Eveet. Pamuk prenses ve yedi cüceler."

Gülümsedi. "Şey o zaman ben Akın'a gidebilir miyim? Ona anlatmam gerekiyor." başımı salladığımda kopardığı çiçekleri elinde sıkıca tutarak Akın'a koştu.

Arkamı dönüp Yılmaz' doğru yürüyüp önünde durdum. "Kabul etti."

Gülümseyip ellerini yanaklarıma koydu. "Desene bıcır bıcır bi kız olacak evde."

"Ve yedi tane abisi." diye mırıldandım beline sarılırken.

"O çocuktan ayrılmayacağını anlamıştım. Sorun yok, onları şimdiden sevdim." ardından biraz geri çekilip yüzüme baktı. "Sadece on kişilik bir aileyi insanlar ağızları açık dinleyecek. Düşünsene sekiz çocuklu aile. Aşiretiz artık." gülerek söylediği şeylere ben de güldüm.

"Yılmaz bana söz ver. Ben," alt dudağımı ısırıp bakışlarımı kaçırdım. Kanserdim ve hiçbir tedaviye vücudum yanıt vermiyordu. Birkaç yıl içerisinde tamamen hayattan kopacağımı biliyordum. "Ben öldükten sonra, hep onları mutlu etmeye devam et olur mu? Sana çocuk veremedim özür dilerim-"

Hızla sözümü kesti. "Böyle şeyler söyleme. Birbirinden güzel sekiz çocuğumuz var artık. Nasıl çocuğumuz olmadığını söylersin?"

"Sen mükemmel bir babasın. Onlara benden daha iyi bakıcaksın biliyorum. Evimiz küçük biliyorsun. Bir gün prens ve prenseslere yakışır bir evimiz olsun. Çok çalıştığını biliyorum nolur kendini harab etme."

"Demek prens ve prenses. Kızımızın artık bir pamuk prenses mi olduğunu söylüyorsun yoksa?" gülümseyerek bana baktığında başımı salladım.

"Pamuk prensesimiz ve pamuk kalpli prenslerimiz."

--

Böyle minik bir bölüm atmak istedim. Hem bizim minik aşiretimizi daha iyi tanımanız için iyi olur diye düşündüm.

Umarım beğenmişsinizdir.

Hepinizi seviyorum.

x♡

Pamuk Ama Prenses Değil (#Wattys2020)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora