4. Bölüm: Darmadağın

172 8 0
                                    

4. Darmadağın

Karsel'in yüzündeki çaresizlik, sesine yansıyan acı sahiciydi. Sanki geçmişinden korkuyor, anlatmakta tereddüt ediyordu. Kalbime yerleşen sarsıntının sebebi kederiydi. Odanın loş ışığının altında karşı karşıyaydık.

Bakışlarını ellerine çevirdi. "Bundan bir buçuk yıl önce, trafik kazasında annemi ve babamı kaybettim." Konuşurken sesi titriyordu. "Her şeyden vazgeçtiğim bir dönemdi."

"Başın sağ olsun," dedim, üzülmüştüm hâline. Bir müddet ikimizde sessiz kaldık.

"Acımı henüz atlamamışken, hiç ummadığım biri tarafından ihanete uğradım," diyerek güçsüz bir soluk verdi. "Sonra kaçışım başladı..."

Gergin çehresindeki kara bulutlar gözlerimle buluştuğunda dağıldı. Aslında yağmur olup, yanaklarından süzülmek istediğini, dolmuş göz bebeklerinde görebiliyordum. Fakat hiç tanımadığı birinin karşısında ağlayamazdı.

"Kimden kaçıyorsun?" diye sordum.

"Vural," Tiksinerek söylediği bu isim kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. "Şirketimizin ortağı ve aile dostumuzdu. Onu ailem yerine koymuştum. Amca diyor, güvendiğim biri olduğunu sanıyordum. Meğer içimize kadar sızan bir hainmiş," dedi öfkeyle. "Gerçek yüzünü ailemi kaybettikten sonra gösterdi. Babamın şirketteki hisselerini almak için beni tehdit etti. Kabul etmemekte direnince beni kaçırdı. Adamları başıma silah dayadılar."

Duyduklarımı garipsemiştim. "Bu adam, mafya gibi bir şey mi?" dedim hayret ederek.

"Hayır, Vural mafya değil. Yalnızca küçük bir koruma ordusu var. Aslında eskiden dürüst bir iş adamıydı. Neden Denizer Holding'e bu kadar takıntılı olduğunu hâlâ anlayamıyorum. İstese daha büyük şirketleri satın alabilecek kadar zengin. Belki benim bilmediğim pis işlere bulaşmıştır."

"Eğer Vural seni bulursa, ne yapar?"

"Öldürmek isteyecek kadar ileri gitti," dedi. Diri tuttuğu kini sesine işlemişti.

Söyledikleri karşısında, şaşkınlıktan tek elimle dudaklarımı kapattım. "Canını tehlikeye atmak yerine, neden şirketi satmayı seçmedin?"

"Bu şirketi dedem kurmuştu, Vural sonradan dahil oldu. Ailemden yadigâr olduğu için satamazdım. Para umurumda değil, babamın mirasıydı bana... Tek çarem İstanbul'dan kaçmaktı. Havalimanında adamları peşimdelerdi. Farklı bir yoldan gitmek zorundaydım. Bir şekilde Almanya'ya gitmek için, o uğursuz kamyonete bindim. Sonrasını biliyorsun işte..." Anlatmaktan yorulmuştu. "Özetle tüm hikayem bu."

Her cevabı, başka bir soruyu doğuruyordu ve ben merakıma engel olamıyordum. "Neden polise gitmedin?"

"Bir işe yaramazdı. Vural her yerde güçlü bağlantıları olan, dokunulmaz biri."

"Peki sana yardım edebilecek kimse yok mu?" diye sorgulamaya devam ettim. "Ne bileyim, birini falan arasan..."

"Kimse bana yardım edemez. Kendimi yalnızca ben koruyabilirim," dedi umutsuzca. "Şu an güvendiğim tek kişi arkadaşım Emir, bir de Funda teyzem var. Onların da takip edildiklerine eminim. Benim yüzümden yeterince sıkıntı çektiler zaten."

Bir Gün Üç SonbaharWhere stories live. Discover now