13. Bölüm: Duvar

72 3 0
                                    

13. Duvar

Yanılgılarımla baş başaydım. Hiçbir şeye odaklanamıyor, içimdeki sesi susturamıyordum. Sanki alıştığım her şey tepe taklak olmuştu. Yanlışlarım, inandığım bütün doğruların üzerini çizmişti. Kasvetli bir iş günüydü. Belki benim ruh hâlimden dolayı, belki de havadan. İçimde garip bir sıkıntıyla boğuşuyordum.

Üç saatlik dersimizin sonunda, kemanımı omzumdan çekerek, kutusuna geri koydum. "Bugünlük bu kadar yeterli. Dersimizi bitirelim arkadaşlar," dedim.

Sınıftan çıkarken, "Güzel bir hafta sonu geçirmeni dilerim," dedi Emirhan.

"İyi tatiller!" dedi Aycan, bana uzaktan el sallayarak.

İkisine de gülümsedim. "Sağ olun, görüşmek üzere."

Masadaki dosyalarımı toparladıktan sonra yalıdan çıktım. Bir elimde keman kutusunu tutarak arabama yürüdüm. Anahtarla kapıyı açarken, sileceklere sıkıştırılmış beyaz bir karanfil dikkatimi çekti. Çiçeği elime alıp kokladım. Etrafıma bakındım ama ortalıkta kimse yoktu. Sanki bir çift göz tarafından takip ediliyormuşum gibi tuhaf bir hisle vosvosa bindim.

Yalnız geçireceğim son hafta sonuydu. Bu yüzden Hande'yi bizde kalması için davet etmiştim. O da beni kırmamış, sırt çantasıyla eve gelmişti. Akşam yemeği menümüzde kızarmış tavuk vardı. Tabağından bir çatal alırken, "Hani Poyraz ile aranızda neler olduğunu anlatacaktın?" dedi Hande.

"Anlatacak çok şey var." Sandalyeme yaslanıp, dizlerimi kendime doğru çektim. "Nereden başlasam bilmiyorum."

"Çatlatmasana insanı Nehir!"

"Poyraz, bana karşı bir şeyler hissettiğini söyledi."

Hande ağzındaki büyük lokmayı güçlükle yutmaya çalıştı. Nutku tutulmuşçasına, iki eliyle ağzını kapattı. "Yani sonunda itiraf etti mi?"

"Ne demek sonunda itiraf etti mi?" dedim şaşkınlıkla. "Biliyormuş gibi konuştun."

Hande'in şen kahkahası odada çınladı. "Kızım, sana nasıl baktığına dikkat eden herkes bunu anlardı. Bir tek sen anlamadın."

"Saçmalama Hande," diye gözlerimi devirdim. "Biz çok uzun zamandır yan yanayız."

"Güzelim benim, sana birkaç ay önce âşık olduğunu düşünecek kadar saf mısın acaba?"

"Ben onu kırmamaya çalışıp, Karsel'i sevdiğimi söyledim."

"Böyle bir şey kırmadan nasıl söylenir ki?" dedi Hande. "Poyraz çok üzülmüş olmalı."

"Of! Kafam karmakarışık... Ne yapacağım ben Hande?"

Ev telefonunun çınlayan sesi sohbetimizi böldü. Ayağa kalkıp hole doğru yürüdüm. Ahizeyi kaldırdığımda, arayan kişi sevgilisine bir saat bile uzak kalmak istemeyen Cenk'ti. Hande'ye bakarak, "Telefon sana," diye seslendim. Hande sevinçle bana doğru koştu, telefonu ona uzattım ve mutfağa geri döndüm.

Ben yemekten kalan bulaşıklarımızı makineye yerleştirirken, Hande beş dakikadır telefonda konuşuyordu. Nihayet telefonu kapattığında yanıma geldi. "Sana bir şey söyleyeceğim ama kızmak yok."

Ne söyleyeceğini tahmin edebiliyordum. "Çıkar ağzındaki baklayı."

"Poyraz'ın ailesi evde yokmuş o da Cenk'i davet etmiş. Şu an terasta keyif yapıyorlar ve bizi de yanlarına çağırıyorlar."

Bir Gün Üç SonbaharDove le storie prendono vita. Scoprilo ora